4. HD. 21.02.2024 T. E: 2021/20599, K: 1835
Adi ortaklığın aktif ve pasif dava ehliyeti bulunmadığından, takibin veya davanın bütün ortaklar aleyhinde açılmasının zorunlu olduğu, taraf ehliyetinin kamu düzeninden olup mahkemece kendiliğinden göz önüne alınması gerekeceği-
“Nüfus kaydının düzeltilmesi” davalarında, tanık listesi verildikten sonra ikinci bir liste verilemeyeceği ve liste dışında tanık dinlenemeyeceği–
İcra takibinin kesinleşmesinden önceki dönemde mirasın reddedilmiş olduğu hususunun maddi hukuka dayalı bir borca itiraz sebebi olduğu; nitekim bu hususun Hukuk Genel Kurulunun 19.11.2014 tarihli ve 2013/12-2240 E., 2014/929 K. sayılı kararında da benimsenmiş olduğu- Somut olayda borçlunun takibin kesinleşmesinden önce TMK'nın 606. maddesine göre alınan mirasın kayıtsız şartsız reddedildiğine ilişkin sulh hukuk mahkemesi kararını, ödeme emri tebliğinden itibaren yasal yedi günlük sürede icra dairesine bildirmediği anlaşılmakta olup, bu durumda takibin kesinleşmesinden sonra mirasın reddine ilişkin mahkeme kararı icra dairesine sunularak hacizlerin kaldırılmasının istenemeyeceği-
Nüfus Hizmetleri Yasası’na göre açılan kayıt düzeltme davalarında, diğer kamu düzenine ilişkin olarak açılan davalarında olduğu gibi hakimin taleple bağlı kalmayarak doğrudan doğruya yapacağı araştırma sonucu elde edeceği bulgulara göre karar vermek zorunda olduğu-
Talimat yazısı, borçluya ait menkul ve gayrimenkul mallar ile 3. kişilerdeki hak ve alacakların haczi yönünde ve genel nitelikli olmayıp da belli bir malın haczini isteyen "nokta haczi" biçiminde yazılmış ise, bu halde anılan hacizle ilgili şikayetin, talimatı yazan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesince inceleneceği, bir başka deyişle böyle hallerde İİK'nun 79. maddesi hükmünün uygulanamayacağı, yine, haciz işlemi talimat yoluyla değil de doğrudan müzekkere yazılarak yapılmış ise, haciz işlemini yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesinin şikayetleri incelemede yetkili olduğu-
Talebe konu araç, evlenme tarihinden önce satın alınarak davalı eş adına tescil edilmiş olduğundan, evlilik birliği içinde edinilmiş bir mal varlığı bulunmadığı gibi, evlilik birliği içinde bu araca bir katkı yapıldığı da iddia edilmemiş olup, davacının iddiası genel hükümlere dayalı (TBK. mad. 19 vd.) olup, mal rejiminin tasfiyesi kapsamında bir talep niteliğinde olmadığı ve bu durumda, davada aİle mahkemesi görevli olmayıp, uyuşmazlığın çözüm yerinin asliye hukuk mahkemesi olduğu (HMK. mad. 2)- Görev kamu düzeni ile ilgili dava şartı olduğundan (HMK mad. 114/c), iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulacağı (HMK mad. 115/1)-
Hukuk yargılamasında, kamu düzeninden olan durumlar hariç olmak üzere, taraflar arasında ihtilaf konusu olmayan, diğer bir deyişle tarafların üzerinde anlaştıkları maddi hususların tekrar tartışma konusu yapılarak bu konunun taraflardan ispatlanmasının beklenemeyeceği ve tarafların maddi olgunun tespitine dair kabullerinin hukuk hakimini bağlayacağı, genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin sonradan doldurulduğuna dair maddi olgu tarafların kabulünde olduğundan, bu konudaki ceza yargılamasının sonucunun ve kararın kesinleşmesinin beklenmesine gerek bulunmadığı-
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 405. ve 406. maddeleri kapsamında kalan, akıl sağlığı, malvarlığını kötü yönetme, savurganlık sebeplerine dayalı kısıtlanma kararı verilmesi istemi-
Geçit gereksiniminin nedeni, taşınmazın niteliği ile bu gereksinimin nasıl ve hangi araçlarla karşılanacağı, davacının sübjektif arzularına göre değil, objektif esaslara uygun olarak belirlenip, taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması konusunda genel bir ilke olan fedakarlığın denkleştirilmesi prensibinin dikkatten kaçırılmaması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.