Kadın tarafından evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılan boşanma dava dosyası ile erkek tarafından açılan fiili ayrılık sebebine dayalı dava dosyasının davacı-davalı sıfatları farklı olmakla birlikte davalardan biri hakkında karar verilir ve kesinleşirse diğer dava konusuz kalacağından, iki dava arasında aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu, tarafların kusurlarının belirlenmesi ve bunun sonucu olarak boşanmanın fer'ilerinin sağlıklı değerlendirilerek doğru karar verilebilmesi amacıyla birlikte görülmesi ve delillerin birlikte değerlendirilmesi gerektiği- Taraflar arasında ayrı mahkemelerde yürüyen boşanma davalarının olması veya boşanma davasından bağımsız olarak ayrı yaşama olgusuna dayalı (TMK. m. 197) açılan tedbir nafakası davasının bulunması, bu davaların her birinde geçici nitelikte olan, talep ve kusur şartlarına bağlı olmayan tedbir nafakası (TMK. m. 169) hükmedilmesine engel olmadığı- Hâkimin, önüne gelen dosyada, tarafların ve çocukların gereksinimlerine bağlı olarak derdest olan diğer davaların akıbetine bağlı olmaksızın uygun bir nafakaya karar vereceği, gerekli gördüğü takdirde bu nafakanın miktarında indirim ve artış da yapabileceği- Birden fazla dosyada tedbir nafakasına hükmedilmesi hâlinde dahi tahsil edilecek nafaka miktarı tek olacağı ve bu durumun karışıklığa sebebiyet vermemesi için hâkimin infazı kabil nitelikte hüküm kurması ve "tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla" ibaresinin hükümde yer alacak şekilde nafakaya hükmetmesi gerektiği- "Tedbir nafakası konusunun önceden Aile Mahkemesi'nde karara bağlandığı, eldeki davada yeniden nafakaya hükmedilmesinin infazda sıkıntı doğuracağı, mahkemece bozma kararının birinci bendinde belirtildiği gibi birleştirme kararı verilmesi gerektiği ve birleştirme kararı ile kadın yararına hükmedilen tedbir nafakasının neticelerini doğuracağı, dolayısıyla TMK. m. 169 ile varılmak istenen sonuca ulaşılacağı, bu sebeple mahkemenin tedbir nafakasına yönelik direnme gerekçesinin bu yönüyle doğru olduğu" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mahkemece ön inceleme duruşmasında dava nihai olarak karara bağlanmayıp tahkikat aşamasına geçildiğine göre, davalının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunlu olacağı; bu yasal zorunluluğun gereği yapılmadan davalının yokluğunda hüküm kurulmasının, davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK.md.27) aykırılık teşkil edeceği-
Mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması veya zamanaşımı def’inin dinlenebilir olması gerekeceği bu sebepler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse tahkikat aşamasına geçilmesi gerekeceği-
Davacı asil (daha sonra istifa eden) vekiliyle birlikte duruşmaya katılarak mahkemeye adresini bildirmiş olduğundan, dava dilekçesinde bildirmiş olduğu adres ile önceki duruşmada bildirmiş olduğu adreslerin bilinen en son adres olma özelliğini kaybetmiş olduğu ve bu durumda gerekçeli kararın davacı-birleşen davalıya usule uygun şekilde tebliğ edildiğinden söz edilmesi mümkün olmadığı- Bölge Adliye Mahkemesince, davacı-birleşen davalı erkeğin istinaf isteminin süresinde olduğunun kabulü ile istinaf başvurusunun incelenmesi gerektiği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı bedel isteği-
Davacı ile davalı Yamaç..Ltd. Şti. arasında imzalanan Fesih Sözleşmesinde dava konusu iki adet çekin 22.08.2012 tarihine kadar satıcı davalı Yamaç..ltd. Şti. tarafından davacı -alıcıya teslim edileceği kararlaştırıldığı halde dava açıldıktan sonra bu çekler iade olduğuna göre davalının davanın açılmasına sebebiyet verdiği, bu durumda davalı şirketin yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının gerekeceği-
"Davacı vekiline taleplerini belirlenebilir miktarlara çıkarması ve gerekli harcı yatırması için yeniden bir haftalık kesin süre verilesi ve ara kararın gereğinin yerine getirilmemesi hâlinde davanın usulden reddedileceğinin ihtar edilmesine" dair mahkemece verilen ara kararlar üzerine davacı vekilince sunulan dilekçenin esasen "ara karar gereğinin yerine getirilmesi" mahiyetinde olduğu ve "talep artırım dilekçesi" olarak kabul edilemeyeceği- Davacı dava dilekçesinde açıkça belirtmek sureti ile belirsiz alacak davası açmış olup alacaklarının miktarını da daha sonraki dilekçesi ile arttırdığından, sonraki dilekçenin alacakların yapılan tahkikat sonucu belirli hâle gelmesi üzerine verilen "ilk talep artırım dilekçesi" olduğu ve bu dilekçeye değer verilerek alacakların hüküm altına alınması gerektiği-
Çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi istemi-
2. HD. 15.05.2018 T. E: 2016/18256, K: 6242-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.