Kira parasından, kat malikleri kurulu kararıyla yapılan ortak giderlerin mahsup edilebileceği-
İki haklı ihtar nedeniyle açılan davada tahliyeye karar verilebilmesi için, kiracıya bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde, bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulması gerektiği- İhtar tebliğinden sonra yapılan ödemelerin iki haklı ihtarın oluşmasına engel teşkil etmeyeceği- Süresiz sözleşmelerde ve kira parasının yıllık ödenmesi gereken hallerde iki haklı ihtar oluşmayacağı- Önceki malikle davalı arasında imzalanan 01.04.1995 başlangıç, 31.12.1995 bitim tarihli kira sözleşmesi geçerli olduğu, taşınmazı sözleşmeden sonra iktisap eden davacıların, Türk Borçlar Kanununun 310. maddesi gereğince sözleşmenin tarafı olacağı, kira sözleşmesinde, kira bedellerinin her ayın başında peşin ödeneceği kararlaştırılmış olup bu düzenlemenin tarafları bağladığı, davacının; davalının 01.01.2010-31.12.2010 kira yılı içinde iki haklı ihtara neden olduğunu ileri sürdüğü, davacı tarafından 06.07.2010 tarihinde başlatılan icra takibinde ödeme emri, 06.08.2010 tarihinde tebliğ edilmiş bu icra takibi ile Eylül 2007 - Haziran 2010 tarihleri arası aylara ait kira bedellerinin ödenmesi istenmiş ve kira bedeli 06.08.2010 tarihinde ödenmiş olmakla, yapılan bu ilk ihtarın haklı olduğu, ikinci ihtara konu olan 20.07.2010 tarihli ikinci icra takibi ile Temmuz 2010 yılının bakiye kira bedelinin ödenmesi istenmiş ise de; Temmuz ayı kira bedeli 06.07.2010 tarihinde yapılan ilk icra takibi sırasında sözleşmedeki ödeme gününe göre muaccel olup istenebilecek iken bölünerek ayrı icra takibine konu edilemeyeceğinden bu ikinci ihtarın haklı sayılamayacağı, bu durumda iki haklı ihtar şartı oluşmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Aidat borcunun alacaklısının site yönetimi olduğu, bu borcun ödenmemesi nedeniyle davacının gönderdiği temerrüt ihtarnamesine dayanarak tahliye isteyemeyeceği-
Davacı, kira sözleşmesini ‘’kiralayan’’ sıfatı ile imzaladığına göre, sözleşmeden doğan bütün haklara(kiralananın hor kullanılması nedeniyle doğan zararın tazminini isteme hakkına da) sahiptir. Davalının, sözleşmeden kaynaklanan kira borcundan kurtulabilmesi için ise, kiralanana ait anahtarın kiralayana teslim edildiğinin ispatının gerekeceği-
Azlık pay sahiplerinin mahkemeye müracaatla genel kurulun toplantıya çağrılmasını talep edebilecek olmaları uzun yıllardır toplantı çağrısında bulunmayan müdürün bu konudaki sorumluluğunu ve ağır kusurunu ortadan kaldırmayacağı- Görevde bulunduğu 7 yıllık süreçte en temel vazifelerinden olan genel kurulun toplantıya çağrılması şeklindeki görevini yerine getirmeyen, bu husustaki özensizliği ve ihmali sürekli hale gelmiş davalı müdürün azline karar verilmesi gerektiği-
Kefilin sorumluluğunun kira sözleşmesinde belirlenen süre ile sınırlı olacağı ve sorumluluğun uzayan sürede devam edeceğine ilişkin sözleşme hükmünün geçerli olmayacağı-
Kira bedelinin tespiti istemine ilişkin davada, davaya konu taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, mirasçılardan birinin mirasçılık belgesini esas alıp, kendini belli bir payın sahibi olarak kabul etmesi ve buna dayanak kira parasının tespitini talep etmesi mümkün olmadığından, tüm mirasçıların davaya iştirakının sağlanarak davaya devam olunacağı aksi halde davayı açan mirasçının sadece kendi payına ilişkin olarak kira parasının tespitini isteyemeyeceği-
Takip konusu yabancı para alacağının Türk parası ile tutarının takip talebi ve ödeme emrinde veya bunlardan sadece birisinde gösterilmemiş olması ve borçlunun icra dairesine itiraz ederek takibi durdurması halinde, icra mahkemesince «borçlunun itirazının kaldırılmasına» değil «alacaklının itirazın kaldırılması talebinin reddine» karar verilmesi gerekeceği—
Uyuşmazlığın kira bedeli içinde KDV.nin de bulunduğunun tespit edilmesi noktasında toplandığı, davacı tarafın bu uyuşmazlığı tespit davası yoluyla değil, açılacak eda davasında ileri sürmesi gerektiği, tespit davası açmakta hukuki yararının bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekir" gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş ise de, davacının ek sözleşme yapmak istememesi sebebiyle muarazanın giderilmesini istemesi, ek sözleşme taraflar arasında imzalandığı takdirde davacının yasal olarak KDV ödemek zorunda kalacağı, böylece eda davası açmasının mümkün olamıyacağı, tespit isteminin muarazanın giderilmesi talebiyle bağlantılı olduğu, davacının, davalının çıkardığı muaraza nedeniyle, KDV alacağından borçlu olmadığının tesbiti amacıyla iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu, mahkemece de sözleşme hükümleri gözetilerek, davacı tarafından ödenen kira bedeli içinde KDV.nin de bulunduğunun tespiti ile muarazanın giderilmesine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Takip talebinde bulunmayan borçlunun sonradan takibe eklenmek suretiyle taraf değişikliği yapılmasının mümkün olmadığı- İcra takibinde borçlu olarak gösterilen adi ortaklığın tüzel kişiliğinin ve taraf ehliyetinin bulunmaması sebebiyle itirazın iptali davasının görülebilmesinin koşulu olan geçerli bir icra takibinin varlığından söz edilemeyeceği, ayrıca itirazın iptali davasından sonra açılan menfi tespit davasında da hukuki yarar bulunmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.