ürk Borçlar Kanunu'nun 315. maddesi hükmü uyarınca; temerrüt nedeniyle tahliyeye karar verilebilmesi için, istenen kira parasının veya kapsami Türk Borçlar Kanunu'nun 341. maddesinde belirtilen yan giderin muaccel (istenebilir) olması, kira bedeli veya yan giderin verilen yasal sürede ödenmemiş bulunması ve ihtarnamede verilen süre içerisinde ödenmemesi halinde akdin feshedileceğinin açıkça belirtilmesinin gerektiği, davaya konu kira sözleşmesinde kira ödemelerinin yıllık peşin olarak mukavele tarihi itibariyle 5. günü akşamına kadar yıllık peşin yapılacağının kararlaştırıldığı, serbest irade ile sözleşmeye konulması nedeniyle geçerli olup tarafları bağlayan bu hüküm gereğince 2001-2002 dönemine ilişkin kira ödemesinin 06.12.2001, 01.12.2002-01.12.2003 dönemine ilişkin ödemenin ise 06.12.2002 tarihe kadar yapılabileceği, davacı tarafından alacak henüz muaccel olmadan 17.10.2001 ve 11.10.2002 tarihlerinde gönderilen ihtarnamelerin hukuki sonuç doğurmayacağı, kaldı ki 17.10.2001 tarihli ihtarnamenin davalıya tebliğ edilemeyip iade olunduğu, bu durumda tahliyeye ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği-
Kira parasının tesbitine ilişkin mahkeme kararı ile belirgin hale gelen kira farkı alacağına, ayrıca ihtara gerek kalmaksızın, kira tesbit kararının kesinleştiği tarihten itibaren faiz yürütülmesi gerekeceği hakkkında İçtihadı Birleştirme Kararı-
Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğundan, davalının, davacının kira parasının 2004-2010 yılları arasında sözleşmede belirlenen miktardan daha yüksek olarak belirlendiğini iddiasına karşı beyanları alınarak, karşı çıkması durumunda, taraflar arasında kira parası miktarı çekişmeli olacağından, kira parasının miktarına ilişkin olarak taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, istenilen dönemle ilgili alacak miktarının belirlenmesi gerekeceği-
Alacak, tapu iptali ve tescili davası-
Davalının sözleşmenin geçersiz kılındığı tarihler arası dönem için sebepsiz zenginleştiğinden, denkleştirici adalet ilkesi uyarınca hesaplanacak tutardan davalının yapmış olduğu ödemenin mahsubu sonucunda bakiye alacaktan şimdilik 480.000,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren davalıdan tahsili- (Birleşen dava) Davalıya ihtirazi kayıt altında yapılan ödemenin tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemi-
Taşınmaz satış vaadi sözleşmesi alacaklısına şahsi hak sağlayıp, mülkiyet hakkını devir eden bir sözleşme olmadığından, alacaklının yeni malik sıfatıyla, kira sözleşmesindeki kiralayana halef olamayacağı ve bu kira sözleşmesine dayanarak davalı-kirac
Dava konusu taşınmazların mutasarrıflarına vakıf malının kuru mülkiyetinin geçip geçmediği, buradan varılacak sonuca göre mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölmesi durumunda taşınmazın mülkiyetinin Hazine adına tescil edilip edilemeyeceği- Özel Dairenin ikinci bozma kararı önceki bozma kararını ortadan kaldıracak nitelikte olduğundan mahkemece verilen son kararın temyiz inceleme görevinin Özel Daireye değil, Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu- 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hükmün usulü kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmesi nedeniyle davalı yararına usulü kazanılmış hak doğduğundan söz edilemeyeceği- Dava konusu taşınmazların mutasarrıfları adına tescil edildikleri ve mutasarrıfların bila varis olarak ölü veya meçhul olduğunun tespit edildiği tarih itibariyle bu kişilerce taviz bedelinin ödenerek taşınmazların maliki olduğu hususu dosya kapsamı ile sabit olmadığından, dava konusu taşınmazların 2762 sayılı Kanun’un tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiği ve mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığının söylenemeyeceği- 2762 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden mirasçı bırakmaksızın ölen mutasarrıflar, malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiğinin de ileri sürülemeyeceği-
Kira bedelinin tespiti-
Sözleşmenin taraflarca "araç kiralama sözleşmesi" başlığı altında düzenlenmesi sözleşmenin niteliği açısından bağlayıcı olmadığı- Sözleşmenin niteliğinin belirlenmesi için öncelikle davacıya ait kullanımı özel teknik bilgi ve belge gerektiren iş makinesinin kiraya veren tarafından istihdam edilen operatör tahsis edilerek davalıya teslim edilip edilmediğinin taraflardan sorularak saptanması, İnsan unsurunun kira sözleşmesinin konusu olamayacağının gözetilmesi, sonrasında ise sözleşme hükümleri değerlendirilerek sahada kullanılan iş makinesinin davalının kullanımına terk edilip edilmediğinin buna göre sözleşmenin kira sözleşmesi veya hizmet sözleşmesi olup olmadığının yorumlanması gerektiği- Uygulamada “sürücülü kiralama” diye ifade edilen ilişkilerde örneğin “vinç hizmeti, kepçe hizmeti, taşıma hizmeti” verildiğinin kabul edildiği; bu nedenle mahkemece, değinilen yönler araştırılıp değerlendirilmeden uyuşmazlığın kira sözleşmesinden kaynaklandığından bahisle görevsizlik kararı verilmesinin doğru olmadığı-
Alıcıya ihale edilen taşınmaz bir üçüncü kişi tarafından işgal edilmekte ise, "ihalenin kesinleşmesi üzerine" alıcının, icra dairesine başvurarak üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebileceği- Davacının yer teslimine yönelik bir talebi bulunmadığı gibi taşınmazın işgal edildiğine dair de bir iddiası bulunmadığından, davacının taşınmazı kiraya vermesinde de bir engel olmadığı ve kira kaybına yönelik zararı bulunduğundan da bahsedilemeyeceği- İİK. mad. 5  gereğince, icra memurunun bir kusuru bulunmuyor ise Adalet Bakanlığı’nın da bir sorumluluğunun olmadığının kabul edileceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.