Tahliye tarihinin taraflar arasında çekişmeli olması halinde; kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini, böylece kira ilişkisinin kendisince ileri sürülen tarihte hukuken sona erdirildiğini kanıtlama yükümlülüğünün, kiracıya ait olduğu, kiracının, kiralananı kendisinin ileri sürdüğü tarihte tahliye ettiğini ispatlayamaması halinde, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihine itibar olunması gerektiği-
Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan ilkenin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarih 1987/2-520 esas, 1988/89 karar sayılı ilamında “Mahkemenin bozma kararma uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir...” şeklinde tanımlandığı- Bozma ilamında “ek bilirkişi raporunda hesaplanan 5.822,85 TL alacağın davacı arsa sahibinin istemekte haklı olacağı alacak miktarından mahsup edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi” gerektiğinin belirtilmesine rağmen mahkemece davacı arsa sahibinin cezai şart alacağı olarak belirlenen 9.998,00 TL’nin bozma kapsamı dışında kalıp kesinleştiği gerekçesiyle bu miktardan ek bilirkişi raporunda hesaplanan 5.822,85 TL mahsup edilmeksizin karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK.nun 269/III maddesi gereğince davacı alacaklının, itirazın tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebileceği, icra dosyasında İİK.nun 59. maddesi uyarınca itiraz dilekçesi davacı alacaklıya tebliğ edilmediğine göre itirazın kaldırılması ve tahliye davasının süresinde açıldığının kabulü gerekeceği-
Ecrimisil hesabı yapılırken, taşınmazın kiralandığında yaklaşık 12 yılda kendini amorti edebildiği bilindiğinden, taşınmazın yıllık kira bedeli hesaplanırken taşınmazın değeri 12'ye bölünmüş ve yıllar itibari ile taşınmazın getirebileceği ecrimisil bedeli yeniden değerleme oranına göre güncellenerek hesaplanmışsa da, bilirkişi tarafından bu tür bir hesaplama yönteminin yerleşmiş içtihatlara aykırı olduğu-
Kira akdinin feshinden sonra işleyecek kira alacağının "ecrimisil" niteliğinde olacağı ve ilamsız takip konusu yapılamayacağı
Borçlunun kira ilişkisine açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK'nin 269/2. maddesi gereğince sözlü kira ilişkisinin kesinleştiğinin kabulü gerekeceği, öte yandan kira miktarını ve ödeme zamanı ile şeklini kanıtlama yükümlülüğünün davacıya, kira paralarının ödendiğini ispat külfetinin de davalıya ait olduğu, borçlunun takibe vaki itirazının, talep edilen kira miktarına yönelik itiraz niteliğinde olduğu, aylık kira bedelinin miktarını davacı ispat edemez ise, davalının beyan ettiği aylık kira miktarının borcun hesabında esas alınması gerekeceği- Mahkemece, takip konusu alacağın ait olduğu aylar ile miktarlarının davacı vekiline açıklattırılması ve davalı tarafça ibraz edilen ödeme dekontlarından davalı tarafından davadan önce ve dava sırasında ödeme yapıldığı anlaşıldığından, davalı tarafından yapılan bu ödemeler üzerinde de durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Türk Borçlar Kanunu'nun 120. maddesi gereğince, uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre belirleneceği-Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacağı-Akdi faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüt faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdi faiz oranı birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdi faiz oranının geçerli olduğu, bu durumda icra takibine konu edilen temerrüt faizi konusunda davanın halen derdest olması sebebiyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 120. maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi yönünden hükmün bozulması gerektiği-
Haksız işgal iddiasına dayalı ecrimisil istemi-
Kira sözleşmesinde, davalı borçlu olarak husumet yöneltilen şirkete ait kaşe veya herhangi bir şerh bulunmadığından, kiracı olduğunun kabul edilemeyeceği, bu davalı şirket yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.