Bozmadan sonra borcun davalı tarafından ödenerek kapatılması halinde, taşınmaz için ödenen bedelin, borç ödemesi olarak yatırılan bedel eklenerek hesap edilmesi gerektiği ve bu durumda ortaya dikey bir bedel farkı çıktığı tespit edilirse, bu taşınmaz yönünden de tasarrufun iptali davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda, her ne kadar taşınmaza ilişkin satış bedelinin rayice uygun olmasından dolayı ortada bedel farkı bulunmasa da; dosya kapsamındaki nüfus kayıtlarına göre davalı borçlu şirketi temsile yetkili olan kişinin; davalı 3. kişinin amcası olduğu anlaşıldığından, davalı 3. kişinin davalı borçlunun İİK 280. madde kapsamında alacaklıya zarar verme kastıyla taşınmazını sattığını bilebilecek kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Taşınmazın tapudaki satış bedeli ile rayiç değeri arasında ipotekler dikkate alındığında fahiş bedel farkı olmamakla birlikte, davalı üçüncü kişinin, borçlu ile aynı alanda faaliyette oldukları ve borçluyu eskiden beri tanıdığı yönündeki açıklamaları karşısında, borçlunun mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğunun anlaşıldığından tasarrufun iptali davasının bu nedenle kabulü gerektiği- Bedel olarak taşınmazın tümünün satış bedeli yerine, borçluya ait hissenin dava konusu yapıldığı ve alacak miktarının da daha düşük olduğu gözetilerek hüküm kurulması gerektiği-
“Birlikte ifa” kuralı gereğince, kendi edimini yerine getirmeyen akidin karşı edimin ifasını talep edemeyeceği- Mahkemece, davacı kooperatifin davalı yanca arsa tahsis protokolüne uygun şekilde gönderilen ihtarnamelerde belirtilen bedellerden, 1.357,61 TL'lik cüz'i kısım hariç, sorumlu olduğunun tespit edildiği dikkate alınarak, her ne kadar tespit edilen borç kalemleri davacıya yapılan arsa tahsisinin iptalini gerektirecek nitelikte değil ise de, ödemelerini durdurarak protokol hükümlerinin ifasında muaraza yaratan davacı kooperatifin, tahsis kararının iptaline ve inşaatın durmasına kusuru ile sebebiyet verdiği dikkate alınarak, menfi ve müspet zarar talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
İcra ve İflas Kanununun 278/3-2.bendine göre aktin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak verdiği pek aşağı fiyat kabul ettiği akitlerin bağışlama niteliğinde olup batıl olduğu- Dava konusu taşınmazın değerinin tesbiti için keşif ve bilirkişilerden rapor alındığı ve bedel farkı olmadığına karar verildiği, karara esas alınan bilirkişi raporunda köy ihtiyar heyeti ve emsal taşınmazlar esas alınarak rapor düzenlendiği belirtilmişse de, dosya içerisinde emsal taşınmaz değerlerine ilişkin bir bilgi ve belge olmadığı gibi keşifte kimsenin dinlenmediği, kadostro bilirkişisi taşınmazın deniz manzarasına sahip olduğunu belirtmiş olmasına rağmen, bu hususun değer tesbitinde dikkate alınmadığı anlaşıldığından, bilirkişi raporunun hükme esas alınacak nitelikte ve denetime elverişli olduğunun söylenemeyeceği-
Davacının, dava konusu gayrımenkulün 6183 sayılı yasanın 24 ve devamı maddelerinde belirtilen iptal gerekçelerine uygun mal kaçırma kasdı olduğunu ispat edememesine, dava konusu gayrımenkulün tapuda gösterilen değeri ile bilirkişi tarafından belirlenen gerçek değeri arasında bedel farkının da olmadığının anlaşılmış olmasına göre, mahkemece "davanın reddine" dair verilmiş olan kararda bir isabetsizlik bulunmadığı-
Yargılama sırasında dinlenen tanıklar beyanları ile davalının ifadesi arasında çelişki bulunduğundan, mahkemece öncelikle davalı borçlu ve 3.kişinin ne iş yaptıklarının saptanması, şirketlerinin bulunması halinde bu şirketlere ait ticari defterlerin getirtilerek davalılar arasında bir ticari ilişki bulunup bulunmadığının bilirkişi vasıtasıyla incelenerek tespit edilmesi ve sonucuna göre davalı 3.kişnin davalı borçlunun mali durumu ile alacaklıları ızrar kastını bilen veya bilmesi gereken kişilerden olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği-
Davalının ölen kocası ile borçlunun karısının kardeş olmaları halinde, bu davalının borçlunun durumunu (mal kaçırma kastını) bilebilecek durumda olması nedeniyle, mahkemece yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekeceği-
Davalı-üçüncü kişinin davalı-borçluya banka aracılığı ile gönderdiği 122,000 TL ile tapuda geçen 122.000 TL'ye eklendiğinde 244.000 TL olduğundan, taşınmazın satış bedeli ile gerçek bedeli arasında önemli bir oransızlık söz edilemeyeceği- Borçlunun iflasına karar verilen dosyadaki bilanço verileri de dikkate alınarak, davalıya yapılan taşınmaz satışının İİK. mad. 280 kapsamında iflas eden şirketin mal varlığının önemli bir kısmını oluşturup oluşturmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Kira bedelinin tespitine yönelik açılan davada, davalı tarafından ödenen aylık brüt kira bedelinin hükmedilen brüt kira bedelinden çıkartılarak, aradaki farkın bir yıllık tutarı üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.