Borçlunun halasının eşi olan üçüncü kişinin, borçlunun mal kaçırma kasdını ve amacını bilebilecek durumda olduğu–
Tasarrufun iptali davaları sonucunda kurulacak hükümde "iptal edilen tasarrufun hangi takiplerdeki alacak ve ferilerini kapsadığının açıkca belirtilmesi" gerekeceği–
1941 doğumlu ticaretle uğraşmayan ev hanımı borçlunun kiracısından 20.000,00 TL borç alıp senet vermesini gerektirecek hukuki ilişki net olarak ortaya konulmadığı gibi, hasta olduğu için ihtiyaç duyduğu ve bu nedenle borç aldığı iddiası inandırıcılıktan uzak olup, yargılama sırasında alacağın bu kez borçlunun damadına tahsil edilmemesi halinde rücu edilmeme koşulu ile temlik edilmesi de yaşam deneyimlerine aykırı olduğundan alacağın gerçek olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda "davalıların anne-kız olmaları nedeni ile aralarındaki tasarrufun bağış niteliğinde olduğu ve ivazlar arasında oransızlık olduğundan" bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Gerçek bir alacağı bulunan alacaklıya borçlunun bir başkasından olan para alacağını temlik etmesinin ticari örfe dayalı geçerli bir ödeme aracı olduğu, temlik işleminin iptali için açılan davada, temlik alanın, bu temliki gerektirir nitelikte ve boyutta borçludan alacağının olup olmadığının tespiti gerektiği-
İİK 278/1 ve II. fıkralarında mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamaların ve ivazsız tasarrufların batıl olduğu belirtildikten sonra bu müddetin haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemeyeceği öngörülmüş olduğu gözetilmeden ve davalılar arasında akrabalık, arkadaşlık, ticari ilişki gibi borçlunun mal kaçırma kastını 3. kişinin bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunu gösterir bir yakınlığın da ispat edilemediği nazara alınıp davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı borçlunun evlendikten sonra Kazakistan'a gittiği, başka bir bayanla yaşayıp, çocuğunun olduğu sabit olup, haksız fiil niteliğinde olan bu eylemler boşanma kararına gerekçe olduğuna göre borcun doğumunun boşanma davasının açıldığı tarihten önce olduğu- Diğer davalı borçlunun eniştesi olup, bedel farkı ile taşınmazın satıldığı göz önüne alındığında, TBK. mad. 19. uyarınca açılan muvazaa sebebiyle iptal davasının kabulü gerekeceği-
6183 s. AATUHK'nun 24 vd. maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkin davada davalıların ikametgah yeri olan mahkemenin yetkili olduğu; bu tür davalarda aciz belgesi sunulma zorunluluğu bulunmadığı; davalının eniştesi olan borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle dava konusu tasarrufların 6183 s. AATUHK'nun 30. maddesi gereğince iptale tabi olduğu ve davacı idare yararın maktu vekalet ücretine takdir edilmesi gerekeceği-
Çeklerde vade olmamakla birlikte ticari hayattaki uygulamada çeklerin de bono gibi vadeli kullanıldığının ve bu sebeple takip konusu borcun gerçek doğum tarihinin tespitinin 'tasarrufun iptali davalarında iptali istenen tasarrufun takip konusu alacaktan sonra yapılmış olması' ön koşulu karşısında önem arz ettiği- Davacının ticari defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi raporundan "davacının davalı borçluya 14 adet fatura karşılığı mal sattığı ve o yıl içinde tahsilatının olmayıp alacağın sonraki yılların açılış kayıtlarında gözüktüğü, sonradan alışverişler ve tahsilatın olmadığı, davacı ile davalı borçlu arasındaki ticari ilişkinin başladığı yıl davacının davalıya 7 adet fatura karşılığı mal sattığı ve o yılın sonu itibarıyla davacının davalıdan alacaklı göründüğü, satış tarihleri ve davacının ticari defterlerinde tespit edilen ilişkinin icra takibine konu çeklerden öncesini kapsadığı" belirtilmiş olduğundan ve davacı tarafından sunulan faturalara borçlunun bir itirazı da bulunmadığından, borcun doğum tarihinin davacı tarafından sunulan faturalar ve bilirkişi raporuna göre tasarruftan önce olması nedeniyle tasarrufun iptali istemli davanın esasına girilmesi gerektiği-
Davalı borçlu dava konusu edilen taşınmazı devrettikten sonra taşınmazda oturmaya devam etmişse de, 17.08.2018 tarihinde taşınmazı devralan 3. kişi davalı H. O. ile davalı borçlunun eşi S. S.arasında kira sözleşmesinin düzenlendiğinin, 18.07.2018 tarihinde S.S.' nin H. A.Ş. hesabından davalı H. O.'nun hesabına 13.200,00 TL 1 yıllık kira açıklamasıyla ödeme yaptığının ve ödeme tarihinin davacının icra takibinde 16.08.2018 tarihinde yaptığı hacizden önce olduğu anlaşıldığından "davanın reddine" ilişkin kararda usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı-
Tasarrufun iptali davalarında dava değerini, takip konusu alacak miktarı ile iptali istenilen şeyin değerinden hangisi az ise o değer olduğu- Somut olayda takip konusu alacak miktarı 99.189,12 TL, dava konusu taşınmazların tasarruf tarihindeki değerleri toplamı 55.000,00 TL olduğu; buna göre davacının olay tarihinde temyize getirdiği 55.000,00 TL miktarın kesin olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.