Alıcı üçüncü kişi tarafından bankadan çekilen bu paranın borçluya taşınmaz alımı için ödenen para olduğunun kabul edilmesi gerekeceği-
Dava, icra iflas kanunun 270 maddesi gereği tasarrufun iptali olup, davanın kabulüne karar verildiği, karardan sonra 06/12/2019 tarihinde davacı vekilinin davadan feragat ettiğine dair dosyaya dilekçe sunduğu, 14/01/2020 tarihli davalılar vekilinin verdiği istinaf dilekçesi üzerine dosyanın dairemize gönderildiği anlaşılmakla; 7251 yasa ile değişik HMK 310/2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin hükmü vermesinden sonra davacı vekilince feragat dilekçesi verildiğinden feragat hususunda ek karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup mahkemece resen araştırılması gerektiği- Davanın dayanağını oluşturan çeklerin tarihinin davaya konu tasarruf tarihinden önce açıksa da, çek tevdi bonosu ile ilgili davacı tarafından sunulacak deliller sorulmadığı gibi, çeklerin düzenlenmesine sebep olarak gösterilen ticari ilişkinin üzerinde de durulmadığından, davacının sahibi olduğu şirket defterlerinin ve çekle ilgili ticari ilişkinin gerektiğinde bir bilirkişi vasıtasıyla incelenmesi ve dava koşulu mevcut ise diğer iptal şartlarının incelenerek, ölen davalı açısından şufa hakkının kullanılmasında somut olayın özelliklerine göre bir muvazaa olmadığı da nazara alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark karşılaştırılması yaparken, yapılmış resmi belgeli ödemelerin de tapuda gösterilen bedele ilave edilmesi ve hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Borçlu şirket borcun doğumundan sonra, takip tarihinden de kısa bir süre önce İİK. mad. 280/3 kapsamında, alacaklıya zarar verme kastı ile ticari emtiasının önemli bir bölümünü üçüncü kişiye devretmiş olduğundan, aynı alanda faaliyet göstermeleri nedeni ile, üçüncü kişinin borçlunun içinde bulunduğu mali durumu, dolayısıyla alacaklıya zarar verme kastını bilebilecek durumda olduğu- Devirin, gerçek olduğu kabul edilse bile, İİK’nun 44. madde gereklerinin yerine getirilmediği görüldüğünden, devralan üçüncü kişinin işletmenin borçlarından iki yıl süre ile sorumlu olacağı-
Şikayetçinin borçlu aleyhine açtığı ve kabul ile sonuçlanan tasarrufun iptali davasının karar tarihinin, şikayet olunanın borçlu aleyhine açtığı ve tasarrufun iptali davasından önce olduğu, bu durumda şikayetçinin hacizlerinin daha önce kesinleştiği anlaşılmış olup, mahkemenin İİK’nun 100. maddesi hükmüne göre şikayetçinin sıra cetvelinde ilk sırada yer alması gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulmasının doğru olmadığı-
Davalıların davadan feragat etme gibi bir hakları olmadığı- Borcun ödenmesi halinde, tasarrufun iptali davasının konusu kalmadığından, mahkemece, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve tarafların yargılama giderleri hakkındaki açıklamaları dikkate alınarak yargılama giderlerine hükmedilmesi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarında aciz halinin davada taraf olan borçlu yönünden aranan bir koşul olduğu, diğer takip borçluların borcu ödeme imkanı bu davanın görülmesine engel olmadığı- Davanın ön koşul yokluğundan reddi halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Tasarrufun iptali davasının, satış silsilesi içinde yer alan alıcılardan yalnızca iyiniyetli olanlar bakımından reddedilmesi, iyiniyetli olmayanlar hakkında kabul edilmesi gerektiği- Dava konusu taşınmazın, dava dayanağı takip dosyasındaki ihalede dava dışı şahsa satıldığı ve bedelinin davacı alacaklı tarafından tahsil edildiği durumda, borçlu ve davalılar hakkındaki davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği- İyiniyetli davalı hakkındaki dava esastan reddedildiğine göre dava konusu alacak ile taşınmaz değerinden hangisi az ise o değer üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Aciz belgesine bağlanan alacak miktarının tesbit edildiği tarih üzerinden 14 yıl geçtiğinden, reel alacak miktarlarının tesbiti talebiyle açılan davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiği-
Muvazaaya dayalı iptal davasının kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK. mad. 283/1, 2 kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Davacı vekilinin, eldeki davayı davalı aleyhine açılan boşanma davası sonucu hükmedilmesi muhtemel tazminat alacağının tahsiline yönelik açtığı, tedbir nafakasına ilişkin takip dosyasına konu borç ödenmiş olduğu, aile mahkemesinin kesinleşmiş ilamı ile davacı lehine tazminat ile müşterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedildiği ve takip dosyası ile ilamın takibe konduğu ve takibin derdest olduğu anlaşıldığından, eldeki davanın bu takip dosyasındaki alacağın tahsiline yönelik olarak açıldığı kabul edilerek, delillerin TBK'nun 19. maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, tedbir nafakasına ilişkin borcun ödendiği gerekçesiyle davanın reddinin hatalı olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.