Sunulan çek bedelinin kimin tarafından ve ne zaman tahsil edildiği, ödemenin taşınmaz satışına ilişkin olup olmadığı araştırılarak, taşınmaz satışına ilişkin olarak borçluya yapılmış bir ödeme olduğunun tesbiti halinde, tapudaki satış + banka ödemesi ve çek bedeli dikkate alındığında toplam ödeme (58.000,00 TL) ile gerçek değeri (107.000,00 TL) arasında fahiş fark bulunmayacağından, davanın bu taşınmaz yönünden reddi gerektiği- Borçlu tarafından düzenlenmiş makbuzların her zaman düzenlenmesi mümkün olduğundan bunlara itibar edilemeyeceği-
İİK'nun 89. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasında alacağın varlığı 1. haciz ihbarnamesinin tebliği tarihi ile belirleneceğinden, somut olayda davacıya 1. ihbarnamesi tebliğ edilmiş olup, tebliğ tarihinden sonra yapılan ödemelerin kötü ödeme olarak kabul edileceği ve davacının bu miktar ödeme yönünden takip alacaklısına karşı sorumlu olması gerekeceği-
Mülkiyet karinesinin aksinin davalı 3. kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerekip, davalı 3. kişi tarafından sunulan kira sözleşmesi adi nitelikte olup her zaman düzenlenmesinin mümkün olacağı; yine Esnaf Odası kayıtları takibe dayanak çek üzerinde yazan tarihten sonra yapılmış olup, beyana dayalı olarak düzenlendiklerinden yasal karinenin aksini ispata yeterli olmayacağı-
İİK'nın 83/2. madde hükmüne göre, maaş üzerinde birden fazla haciz varsa bunların İcra Müdürlüğü'nce sıraya konacağı ve sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği, bu durum karşısında İcra Müdürlüğünce yapılan maaş hacizlerinin ve yapılması gereken kesintilerin İİK'nın 355. madde hükmü uyarınca bildirilmesi üzerine davacının çalıştığı kurum tarafından maaş hacizleri ile ilgili yapılan sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesinde tanımlanan sıra cetveli niteliğinde olduğundan söz edilemeyeceği, bu durumda mahkemenin, yapılan bu sıralamanın İİK'nın 140/1. maddesi uyarınca İcra Müdürlüğü'nce düzenlenen sıra cetveli niteliğinde olduğu kabul edilerek, aynı Kanun'un 142/1. maddesi uyarınca açılan muvazaa nedenine dayalı sıra cetveline itiraz davalarındaki ilkelere göre uyuşmazlığın çözümlenmesinin doğru olmadığı-
Davacı şirketin alacağının doğum tarihinin, davalının alacağının doğum tarihinden önce olduğunun tespit edilmiş olmasına göre, davacının davalıya karşı muvazaa iddiasında bulunabileceğinin kabulü gerekeceği-
Taraflar arasındaki kayıt kabul davası-
Tazminat davası-
Tasarrufun iptali davalarında tarifeye göre hesaplanacak karar ve ilam harcı ile vekalet ücretinin, takip konusu alacak miktarı ile tasarruf konusu malın tasarruf tarihindeki (bedele dönüşme halinde elden çıkarma tarihindeki) değerlerinden hangisi az ise o değer üzerinden belirlenmesi gerekeceği-
Muvazaa nedenine dayanan sıra cetveline itiraz davalarında isbat yükünün davalı-alacaklıda olduğu, davalı-alacaklının alacağının varlığını «takipten önce düzenlenmiş, usulüne uygun ve birbirini doğrulayan belgelerle» kanıtlaması gerekeceği—
Muhatap avukatın tevziat saatinde işyerlerinde bulunup bulunmadığı ve aynı gün döneceğine ilişkin bir tespite yer verilmeksizin birlikte çalışan imzasına yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve bu nedenle, davacı vekiline gerekçeli kararın tebliği tarihi olarak temyiz harcının yatırıldığı tarihin kabulü gerektiği- Muvazaa iddiasına dayalı sıra cetveline itiraz davalarında ispat yükünün, davalı alacaklıda olduğu- Her zaman düzenlenmesi mümkün olan çek ve bononun, alacağın varlığını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı- Çekin, davacı ve dava dışı borçlu arasındaki Faktoring Sözleşmesi nedeniyle tanzim edildiğine ilişkin iddianın kararda tartışılmaması ve karara esas alınan bilirkişi raporunda da konuya ilişkin herhangi bir inceleme yapılmamasının hatalı olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.