Sulh Hukuk Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kesinleştiği ve 10 günlük hak düşürücü süre içinde davacı tarafın dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi için herhangi bir müracaatta bulunmadığı, dosyanın mahkemece kendiliğinden (resen) görevli mahkemeye gönderildiği anlaşılmakta olup, anılan tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 sayılı HUMK’un 193. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği-
Kira sözleşmenin feshi, tazminat, kira iadesi ve üç adet teminat senedinin iadesi istemine ilişkin davada, mahkemece sadece hükmedilen tazminat yönünden karar harcı alındığı, harç ve yargılama giderlerinin buna göre belirlendiği, davacı tarafa peşin harcı tamamlaması için mehil de verilmediği anlaşıldığından mahkemece eksik harcın tamamlattırılması, yatırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken uyuşmazlığın esasının incelenerek hüküm kurulmasının yerinde olmadığı-
İdari para cezasının tahsili istemiyle başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin davada, davacı Spor Genel Müdürlüğü kamu kurumu niteliğinde olup, özel yasada belirlenen usulde icra takibi yapılarak alacağın tahsili yoluna başvurulması gerekirken, genel takip usulü olan haciz yoluyla ilamsız icra takibi başlatılmış olmasının doğru olmadığı-
Duruşma tutanaklarının aksi ancak aynı kuvvette başka bir belge ile ispat edilebileceği-Mahkemece duruşmaya katılan tarafların yokluğunda resen tutulan 11.03.2009 tarihli tutanağın ise bu niteliğe haiz bir belge olmadığından duruşmanın 09.03.2009 tarihinde yapıldığının kabulü gerekeceği- Bu suretle 01.04.2009 tarihli tutanağa istinaden verilen işlemden kaldırma kararının da usulüne uygun olmayıp yok hükmünde olduğu- Mevcut bu durumda; 02.12.2008 ve 06.10.2009 tarihli duruşmalarda verilen dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilişkin kararlar doğru ve HUMK'nın 409/1. maddesine uygun ise de; davanın üç kez takipsiz bırakıldığının kabulünün mümkün olmadığı- Davacı tarafından dosya 02.12.2008 tarihli ilk yenilemeden sonra bir kez 06.10.2009 tarihinde takipsiz bırakılmış olup bu nedenle de davacı vekilinin 06.10.2009 tarihli yenileme dilekçesi kabul edilerek taraflara duruşma gün ve saatini bildirir davetiye tebliği ile duruşmaya devam edilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacı yanın dinlenen tanıklarının beyanları fuzuli şagillik hususunu, taşınmaza kimin, hangi tarihlerde tecavüzde bulunduğu hususlarını tereddüte mahal bırakmaksızın aydınlatacak nitelikte olmayıp mahkemece mahalinde keşif yapılarak tanık beyanlarının keşifte dinlenilmesi suretiyle, davacının talepleri gözetilerek, davalıların fuzuli işgalinin bulunup bulunmadığının ve bir tecavüz söz konusu ise kim tarafından, hangi tarihlerde yapıldığının duraksamaya mahal verilmeksizin belirlenmesi ve tespit edilecek ecrimisile hükmedilmesi gerektiği-
Trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemi-
Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekeceği, aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği, aynı kuralın takip hukukunda da geçerli olduğu-
Davanın, alacak istemine ilişkin olduğu, yerel mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına dair verdiği kararın, kabilinin temyiz olduğu, ancak; Yargıtay'a intikal eden bir temyiz davasından söz edilebilmesi için, aleyhine temyiz yoluna başvurulan kararın, davalıya da usulüne uygun biçimde tebliğ edilmesinin icap edeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeni ile maddi ve manevi tazminat istemi-
Dava konusu taşınmazların mutasarrıflarına vakıf malının kuru mülkiyetinin geçip geçmediği, buradan varılacak sonuca göre mutasarrıfın mirasçı bırakmadan ölmesi durumunda taşınmazın mülkiyetinin Hazine adına tescil edilip edilemeyeceği- Özel Dairenin ikinci bozma kararı önceki bozma kararını ortadan kaldıracak nitelikte olduğundan mahkemece verilen son kararın temyiz inceleme görevinin Özel Daireye değil, Hukuk Genel Kuruluna ait olduğu- 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hükmün usulü kazanılmış hakkın istisnasını teşkil etmesi nedeniyle davalı yararına usulü kazanılmış hak doğduğundan söz edilemeyeceği- Dava konusu taşınmazların mutasarrıfları adına tescil edildikleri ve mutasarrıfların bila varis olarak ölü veya meçhul olduğunun tespit edildiği tarih itibariyle bu kişilerce taviz bedelinin ödenerek taşınmazların maliki olduğu hususu dosya kapsamı ile sabit olmadığından, dava konusu taşınmazların 2762 sayılı Kanun’un tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiği ve mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığının söylenemeyeceği- 2762 sayılı Kanun’un 29 uncu maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden mirasçı bırakmaksızın ölen mutasarrıflar, malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiğinin de ileri sürülemeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.