Takibe dayanak kira sözleşmesindeki imzalar açık ve kesin olarak reddedilmediğinden, kira sözleşmesinin varlığı ve içeriğinin sözleşmenin özel şartlarına göre belirlenen kira alacağının takip hukuku bakımından kesinleştiği- Kira sözleşmesinin tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu, kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediği itirazı karşısında alacağın varlığının tespitinin yargılamayı gerektirdiğinin ileri sürülemeyeceği- Kira sözleşmesinde kiralanan taşınmazın kiracılara teslim edilmediğine dair bir hüküm bulunmadığına göre, kiracı borçluların "kiralananın kendilerine teslim edilmediği" iddiasını İİK 269/c- 1 uyarınca yazılı belgelerle kanıtlamak zorunda olduğu- Borçluların itirazlarını bu nitelikteki belgelerle ispat edip edemeyeceğini incelemek ve sonuca varmak icra mahkemesinin yetkisi ve görevi içerisinde olduğundan, alacaklının itirazın kaldırılmasını istemesinde yargılamayı gerektir bir durum bulunmadığı- İspat yükü ters çevrilerek alacaklının itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "TBK 301 uyarınca, borçlular itirazında kiralananın teslim edilmediğini bildirdiğinden bu konu tartışmalı olduğuna göre kira sözleşmesinin delil olmayıp, yazılı delil başlangıcı olabileceği, icra mahkemesinin dar yetkili olup, çekişmeli hususlarda yargılama yaparak karar veremeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Borçlunun kiralananda kiracı olduğunu iddia eden şirketin ‘ortağı ve yetkili temsilcisi’ olduğu anlaşılmakla, anılan şirket yetkilisi ve ortağı hakkında yapılan icra takibinde İİK.’ nun 276/son maddesi uyarınca “üçüncü kişi” konumunda sayılmayacağı-
Türk Borçlar Kanunu 315/2. maddesi uyarınca temerrüt nedeniyle tahliye ve kira alacağı istemi-
Ödeme emrinde 30 gün içerisinde borcun ödenmemesi halinde icra mahkemesinde tahliye davası açılabileceği ihtarının yer aldığı, bu ihtar sonrasında davacının isterse İİK.nun 269/a maddesi uyarınca icra mahkemesinde, isterse TBK.nun 315. maddesi uyarınca Sulh Hukuk Mahkemesinde temerrüt nedeniyle tahliye davası açabileceği-
Temerrüt gerçekleştikten sonra icra dairesinde ödeme taahhüdünde bulunulmuş olmasının, kiranın yenilendiği anlamına gelmeyeceği, öte yandan ödeme emrinde 30 gün içerisinde borcun ödenmemesi halinde icra mahkemesinde tahliye davası açılabileceği ihtarının yer aldığı, bu ihtar sonrasında İİK.nun 269/a maddesi uyarınca icra mahkemesinde, temerrüt nedeniyle tahliye davası açıldığı, bu durumda geçerli bir tahliye ihtarından sonra ödeme emrinde verilen yasal 30 günlük süre içerisinde borç ödenmediğinden, davalının temerrüdünün gerçekleştiğinin kabulü gerekeceği, mahkemece bu nedenle davanın kabulü ile kiralanın tahliyesine karar verilmesi gerekeceği-
10.4.1992 gün, 1991/7-1992/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olmasının bozma nedeni oluşturacağı, mahkemece, önceki kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak kaydı ile yeni bir karar verilmesi gerektiği-
Sözleşme özel şartları 7.maddede kararlaştırılan TEFE, TÜFE ortalaması artış oranı geçerli, belirgin ve muayyen olup, tarafları bağlayacağı-
Taraflar arasında 01.01.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesi olduğu, davacı alacaklının keşide ettiği ihtarname ile Ekim-K. dönemi için kira bedelinin ödenmesini istediği ve bu ihtarnamenin 22.11.2013 tarihinde tebliğ edildiği, dava ihtarda tanınan 30 günlük sürenin geçmesinden sonra 24.12.2013 tarihinde açıldığına göre davanın süresinde açıldığının kabulü ile kiralananın davanın açılmasından sonra boşaltıldığından konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğinden, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesi ve davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Kesinleşen icra takibi sebebiyle kiralananın tahliyesi istemi-
Davalı kiracının icra dosyasında yapılan tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesinde şikayet yoluyla ileri sürüp tebliğ tarihini düzelttirmediği gibi süresinde de itirazda bulunmadığından 24.09.2014 tarihinde yapılan ödeme emrinin tebliğinin kesinleştiği; icra mahkemesinin ödeme emrinin tebliğindeki usulsüzlüğü kendiliğinden dikkate alamayacağı; YHGK.nun 30.3.2005 gün ve 2005/6-190 E-220 K ve 29.5.2005 gün ve 2005/6-518 E-518 K sayılı kararlarının da bu doğrultuda olduğu; mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.