Genel kredi sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacıdan, kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan 500.000,00 TL ve 5.000.000,00 TL bedelli iki bono iki ayrı icra takibine konu edilmiş olup, davacı-borçlunun bu takiplerde şahsi malvarlığı (tüm malvarlığı) ile sorumlu olduğu- Sevhen senet miktarı üzerinden icra takibi açan davalı bankanın, aynı alacak için alacak miktarını aşar şekilde her iki bonoya dayalı takip başlatmasında hukuki yararı olmadığından, davacının davasının kabulü ile davalıya 500.000,00 TL borçlu olmadığının tespiti yönünde kurulan hüküm isabetli olduğu- Hangi takip dosyasından ne miktarda borçlu olunmadığı açıklanmadığından hükmün ne şekilde infaz edileceğinin belli olmadığı- Mahkemece infazda tereddüt ve çelişki oluşmaması için esası daha yüksek olan icra takip dosyasından dolayı davacının davalıya 500.000,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerektiği-
Sözleşmenin uyarlanması davası-
Sıra cetvelinin düzeltilmesine karar vermek gerekirken, iptaline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İİK.nun 140. maddesi gereğince icra müdürlüğünce sıra cetveli yapılarak, ihale alıcısı haciz alacaklısının ihale bedelini yatırması gerekip gerekmediği belirlendikten sonra şikayetçi alacaklı aleyhine fark doğduğu tespit edilirse ihale bedelini yatırması için alacaklıya süre verilmesi gerekeceği-
İş kazası nedeniyle yapılan tedavi giderinin 506 sayılı Yasanın 26. maddesi kapsamında tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali ile %40 icra inkâr tazminatı, birleşen dava, rucüan tazminat istemi-
Mahkemece her bir talep hakkında ayrı ayrı değerlendirme yapılıp infazda tereddüt oluşturmayacak şekilde hüküm kurulması gerekirken davacının alacak talebinin ne kadarının kabul edildiği ve borcundan mahsup edildiği, ne kadar borcu kaldığına işaret edilmeksizin davanın reddine şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK'nın 294 vd. maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceğinin ve sonrasında kararın nasıl yazılacağının etraflıca hükme bağlandığı, yargılamanın açık bir şekilde yapılmasının ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesinin ilke olarak kabul edildiği, bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazının kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekeceği, aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanının zedelenmiş olacağı, kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK'nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağının düzenlendiği-
Elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi davalarını mirasçılar ve mirasçılar dışında alacaklıların İİK. mad. 121 uyarınca icra hakiminden “yetki belgesi” almak kaydıyla açabileceği- Mülkiyet nakline yol açılabileceğinden bu davaya konu tüm taşınmazlara ait tapulama tutanakları ve dayanak belgelerinin, tapu kayıtlarında malik olarak görünene ait nüfus kayıtları ve mirasçılık belgesi temin edilerek taşınmazın gerçek maliki nüfus kayıtları esas alınarak tereddüte meydan verilmeyecek şekilde belirlenerek taraf teşkili sağlandıktan sonra hüküm kurulması gerektiği-
Taraflar arasındaki birleştirilen menfi tespit davasında, davalılar vekilinin her bir dosya için ayrı ayrı vermiş olduğu cevap dilekçelerinde müvekkillerinin çeklerin yetkili hamili olmadıklarına dair ikrarları mevcut olup, bu ikrarlar üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekeceği-
İflasın ertelenmesinin iki temel koşulunun davacının borca batık olması, sunacağı ciddi ve inandırıcı bir iyileştirme projesi çerçevesinde borca batıklıktan çıkabileceğine dair öngörü olduğu- Davacı yan davanın açıldığı tarih itibariyle kâr beklediği yıl için, alınan kayyım raporunda zararın olduğu; sonraki yılda ise kâr raporlandığı, ancak bu dönemde ticari borçların % 11 oranında azalırken, diğer borçların % 85 oranında arttığı bildirilmiş olduğundan, mahkemece borçların azalmasının faaliyet sonucu elde edilen kâra dayalı ödemelere mi yoksa feragat, yapılandırma vs. gibi ödeme dışı nedenlere mi dayalı olduğunun araştırılması; kârlılığın mevcut ve beklenen seyri ile borca batıklığın sona erip eremeyeceği konusunda rapor alınması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.