Hakkın özünden feragat edilmediği sürece, borcun ödenmiş olmasının, icra mahkemesine yapılan itirazın esasının mahkemece incelenmesine engel teşkil etmeyeceği-
Alacaklının haciz talebinde bulunarak gerekli masrafı da yatırmış olmasının, haciz isteme hakkını kullandığının kabulü için yeterli olduğu- İcra müdürünün, borçluya gönderilen tebligatın dönmediğinden bahisle haciz talebinin reddine yönelik kararının sonuca etkisinin bulunmadığı ve bu durumda, alacaklının yeniden haciz isteyebilmesi için, İİK. mad. 78/5 gereğince, borçluya yenileme emrinin tebliğine ve dolayısıyla yenileme harcı alınmasına gerek olmadığı-
Davalı borçlu şirkete gönderilen örnek 13 ödeme emrine yasal sürede itiraz edilmediğinden takip kesinleşmiş olup, icra kefili adına düzenlenen icra emrinin sehven kiracı borçluya gönderilmesinin kesinleşen takibi etkilemeyeceği-
İcra kefaletinin «müteselsil kefalet» olduğu–
Haciz tutanağının İİK.’nun 8. maddesi anlamında bir “icra tutanağı” olması nedeniyle, bunun sahteliğinin dar yetkili icra mahkemesinde incelenemeyeceği-
İİK'nun 38. maddesi gereğince icra dairesindeki kefaletler ilâmların icrası hakkındaki hükümlere tâbi olup, icra kefaletine ilişkin başvuruların ilama aykırılık iddiası niteliğinde bulunduğundan, İİK'nun 16/2. maddesi uyarınca süresiz şikayete tabi oldukları- İİK'nun 38. maddesi uyarınca ilam hükmünde olan icra kefalet işleminin, ilamlı icra takibine konu edilebilmesi, bir diğer ifade ile icra kefiline icra emri tebliğ edilebilmesi için icra kefaletinin yasada öngörülen şekil şartlarına uygun olarak yapılmış olması gerekeceği-
İcra kefilinin yaptığı ödemenin asıl borçludan rücuen tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin davada, davanın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, istirdat davasında hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesi ile sonuca gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Eksik temyiz karar harcının ihtarattaki 1 haftalık kesin süre sona erdikten sonra yatırılması halinde, temyizden vazgeçilmiş sayılacağı- Davacı borçlu şirketi münferiden temsile ve ilzama yetkili kimsenin, dava konusu bono nedeniyle davacı aleyhine başlatılan icra takibinde talimat ile haciz sırasında, kısmi ödemenin bulunduğuna ilişkin bir beyanı olmaksızın tüm takip borcunu kabul edip, ödeme taahhüdünde bulunması karşısında, mahkemece davacının borcu kabul ettiği ve ödeme taahhütleri ile bağlı olduğu gözetilerek bir hüküm kurulması gerekeceği-
İcra dairesinde borçluya kefil olan üçüncü kişinin bu kefaletini, daha sonra asıl borçlunun senet altındaki imzayı inkâr etmesinin etkilemeyeceği–
Borçlu ile davacının karı-koca olmasının, birlikte oturmalarının, eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olmasının, mülkiyet karinesinin borçlu; dolayısıyla alacaklı lehine sayılmasına engel teşkil etmeyeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.