Menfi tespit davası- El birliği ile mülkiyet halinde mirasçıların tümü ya da mahkemece tayin edilecek mümessil vasıtası ile terekenin temsil edilmesi gerektiği-
Kadastro işlemlerinden sonra tapulu taşınmazlar için vaki olacak miras taksim sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılmasının gerekeceği, somut olayda taksim sözleşmesinin tapuda yapılan resmi senetle mirasçılar arasında yapıldığına ve yapılan bu resmi senede bağlı paylaşım hukuken tarafları bağladığına göre davacının daha önce kararlaştırılan taksimden döndüğünün kabulünün gerekeceği, bu nedenle babasının sağlığında (ölüm tarihi 1999) çocukları arasında yaptığı paylaşıma dayanılarak iptal ve tescil istenemeyeceği-
Miras taksim (paylaşma) sözleşmesinin geçerliliğinin yazılı şekilde yapılmasına bağlı olduğu-
Mirasta denkleştirme-
«Taksim sözleşmesi»nden kaynaklanan davaların, miras bırakanın son yerleşim yerinin (ikametgâhının) bulunduğu mahkemede açılabileceği -
Miras taksim mukavelesi niteliğindeki belge ile muristen kalan taşınmazları paylaşan mirasçıların sonradan aynı taşınmazların ortaklığının giderilmesini isteyemecekleri -
Somut olayda takip konusu alacağa ilişkin 10.11.2015 tarihli satış vaadi sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığı için geçerli kabul edilemeyeceği- Bu durumda adi şekilde yapılmış ve geçersiz olan 10.11.2015 tarihli taşınmaz satım sözleşmesine bağlı olarak kararlaştırılan cezai şarta ait hükümler de geçersiz olduğundan cezai şarta ilişkin takip konusu alacağın da gerçek bir alacak olduğundan bahsedilemeyeceği- Bu durumda eldeki davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı, davalıların gelinleri ve torunu olduğunu sağlığında miras taksimi amacıyla satış işlemini gerçekleştirdiğini dava konusu taşınmaz dışında pek çok taşınmazda da aynı usulle hareket ettiğini, ancak ölünceye kadar intifa hakkını kendi uhtesinde tuttuğunu, dava konusu taşınmazda eksik işlem sonucu intifa şerhinin tapuda yer almadığını belirtmiş ise de; davacının satışa esas teşkil eden akit tablosunda taşınmazdaki intifa hakkının saklı tutulduğu yönünde beyanı bulunmadığından bu hususun aksinin de aynı nitelikteki resmi senetle ispat edilebileceği anlaşıldığından davanın davayı kabul etmeyen davalı yönünden ispatlanamadığı anlaşılmakla davanın davayı kabul etmeyen davalıya ait pay yönünden reddedilmesi gerektiği- Tavzih yoluyla hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği; temyiz yoluyla incelenmesi mümkün olan bir hususun yeniden yargılama yapılarak tavzih adı altında düzeltilemeyeceğinden; yargılama harç ve giderlerinin tavzih yoluyla düzeltilmesi talebinin reddedilmesi gerektiği- Davalılar, davayı kabul dilekçesiyle kabul ettiklerinden; kabulün zamanına göre yargılama harç ve giderlerinin belirlemesi gerektiği-
Hazine adına kayıtlı olup 40 yılı aşkın bir süreden beri murislerinin kullanımında olan davacılara kaldığını ve davacıların zilyetliğinde olduğu söylenen taşınmaz üzerinde bulunduğu belirtilen naylon seraların, mahkemece emsal olarak kabul edilen ve hükme dayanak yapılan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2009/8-518 Esas 2009/573 Karar sayılı ilamında kişisel hakka konu olduğu belirtilen ''sabit ve hafif nitelikte olmayan yapı'' olarak kabulü mümkün olmadığından davacının ne ayni ne de kişisel hakkı söz konusu olmadığına göre, uyuşmazlığın zilyetliğin korunmasına yönelik TMK'nun 981 vd. maddeleri hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerektiği, zilyetliğin korunmasına ilişkin davalarda da görevin; sulh hukuk mahkemesine ait olduğu-
Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili bulunmasının bozma nedeni sayılacağı, mahkemece yapılacak işin; önceki karar ile bağlı olmaksızın çelişki giderilmek suretiyle yeni bir karar vermekten ibaret olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.