Davacının dava dilekçesinde belirttiği muhdesatların tespitini istediği, ziraat ve inşaat bilirkişiler tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ve eki foroğraflardan, kendisine aidiyetinin tespitini istediği açık seranın temelsiz, iskeleti çelik profilden oluşturulmuş yay çatılı, kapalı seranın da çelik profilden oluşturulmuş, yanları cam örülü, çatısı plastik örtülü olduğu, ve menkul eşya niteliğinde oldukları anlaşıldığından, davacının muhtesat niteliğinde olmadığı belirlenen açık ve kapalı seralara yönelik isteminin, "hukuki yarar yokluğu" nedeniyle dinlenmesinin mümkün olmadığı; açık ve kapalı sera yönünden hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmesi gerektiği-
Muhdesatın tespiti davalarının, paylı mülkiyet ya da elbirliği mülkiyet hükmüne tabi taşınmazlarda, tapu paydaşları arasında hukuki yararın bulunması durumunda görülen bir dava olduğu, malik olmayan davacıların, sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talepte bulunması mümkün iken, muhdesatın tespiti davasını açmalarında hukuki yarar bulunmadığı-
Davacının kira sözleşmesi hükümlerine göre eda davası açarak dava konusu muhdesatlara ilişkin uyuşmazlığı çözmesi gerekirken, eda davası yerine tespit davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı, dava konusu taşınmaz hakkında açılan ortaklığın giderilmesi davasında taraflara muhdesat aidiyetinin tespiti hakkında dava açmak için süre verilmiş olmasının da bu sonucu değiştirmeyeceği-
8. HD. 23.01.2017 T. E: 1329, K: 602-
Taşınmazın kamulaştırılmasına karar verildiği dosyanın muhdesatın tespiti istemli dava açısından kesin hüküm ya da derdestlik oluşturmayacağı, mevcut kamulaştırma işlemi nedeniyle davacı tarafın muhdesatın tespitini istemekte hukuki yararının bulunduğu-
Muhdesatın tespiti isteği-
Dava konusu taşınmazın 190,50 m2 yüzölçümlü olarak, beş katlı kargir apartman niteliği ile, davacılar ve davalılar adına; 1/7/2011 tarihinde tevhit ile tescil edilmiş olduğu, bahse konu taşınmaza ait tapu intikallerinin ve kadastro tespit tutanaklarının dosya arasına bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, anılan parselin kadastro tutanağının ilgili Tapu Müdürlüğü'nden getirtilerek kadastro tespiti ve kesinleşme tarihlerinin belirlenmesi ile dava konusu binanın ve bağımsız bölümlerinin göz önünde bulundurularak görülmekte olan eldeki davanın kadastro tespiti öncesi muhdesatlar için Kadastro Kanunu'nun 19. maddesinde ifadesini bulan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi, buna göre anılan parsel üzerindeki muhdesat hakkında toplanan tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği- Taraf tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğundan 6100 sayılı HMK'nun 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilerek karar verilmesi, yine; tanıklara binaların içinin mi yoksa tamamının mı davacılar tarafından yaptırıldığının sorulması,davacılar tarafından yapılan işlemlerin iyileştirme kapsamına girip girmediğinin tereddüte yol açmayacak şekilde belirlenmesi, iyileştirme gideri olduğunun tespiti halinde davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının olmayacağının, sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davası açabileceğinin düşünülmesi gerekeceği-
Muhdesatın tespiti davalarında davanın konusu (müddeabih) davalıların payına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nispi karar ve ilam harcının, yargılama giderlerinin ve taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin iş bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerekeceği-
Ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen 122 ada 13 parsel üzerinde bulunan ev, müştemilat ile 100 adet muhtelif meyve ağaçlarının 137 ada 5 parselde bulunan dükkanın ve 114 ada 3 parselde bulunan 37 adet kavak ağacının kendisine ait olduğunun tespitine-
Tapu kaydının iptali istemli davada özel daire bozma kararında "davacının her ne kadar taşınmazın zilyetliği altında bulunduğu konusunda tapu kaydına şerh verilmesini talep etmiş ise de, kadastro tutanağında ve tapu kaydının beyanlar hanesinde zilyet olduğunun yazılı bulunduğu, bu talebi yönünden dava açmakta hukuki bir yararının bulunmadığı, dava konusu taşınmazın, beyanlar hanesindeki mera tahsisine ilişkin şerhin kaldırılması talebiyle ilgili olarak, dava açma hak ve yetkisi taşınmazın maliki Hazine’ye ait olduğu gerekçesiyle davacının aktif dava ehliyeti olmadığı" görüşündeyse de HGK.'nin "orman sınırları dışına çıkartılan dava konusu taşınmazın davacının kullanımında olduğu hususunun beyanlar hanesine şerh edildiği, eldeki davada mülkiyet iddiasında bulunulmadığı, mera şerhinin davacının kullanımını engelleyeceği cihetle 6292 sayılı Kanun uyarınca kullanıcı olarak hak sahibi sayılan davacının mera şerhinin iptaline yönelik açılan davada aktif husumet ehliyetinin bulunduğu gerekçesiyle direnme kararının yerinde olduğu" görüşünde olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.