Yargılama aşamasında davalılar vekilince davacı tarafın dava dışı kişi ile ilgili isteminin 6.875,80 TL'sini kabul etmiş olması karşısında mahkemece davalıların kabul ettiği miktar ile ilgili olarak yargılama giderinden sorumlu tutulup tutulamayacaklarının değerlendirilmemesinin doğru olmadığı-
Davanın görüldüğü sırada davalı şirketin terkin edildiği, bu durumda davalı şirketin ihyası ile ek tasfiye için Ticaret Siciline tescili sağlanıp davaya devam edilmesi gerekirken bu husus gözetilmeden verilen kararın onanmasının doğru olmadığı-
Ceza dosyasında alınan rapordaki kusur durumu ile rücu davasındaki kusur oranları arasında çelişki olduğu ve bu çelişki giderilmeden ve tarafların kusur oranları net olarak belirlenmeden eksik inceleme ile karar verildiği anlaşıldığından, mahkemece, İstanbul Teknik Üniversitesi ya da Karayolları Genel Müdürlüğü Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek kusur konularında uzman bilirkişi heyetinden tüm dosya kapsamı ile oluş şekline göre tarafların olaydaki kusur oranlarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespiti ve meydana gelebilecek çelişkilerin giderilmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık ek rapor alınması, ondan sonra davacı taraf vekilinin ................. tarihli celsede hesap bilirkişi raporuna bir itirazlarının olmadığı beyanı dikkate alınıp usuli kazanılmış hak gözetilerek hesap raporu aldırılması ile varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Somut olayda hasar talebi maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklansa da, zararda suç teşkil eden eylemin TCK’nun 179. maddesinde öngörülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu ve takibe bağlı alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin bu maddede öngörülen suç nedeniyle sekiz yıl olduğu, ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davanın da zamanaşımına uğramadığı, mahkemece zamanaşımına ilişkin kurallar yerine hak düşürücü süreye ilişkin açıklamalar yapılmak suretiyle esasa yönelik olarak karar verilmiş olması doğru değil ise de; ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alındığında netice olarak esas yönünden inceleme yapılmasının doğru olduğu- Somut olay bakımından itiraz ile takip durduğundan zamanaşımı süresinin de durmuş olduğunun kabulünün gerektiği, eş söyleyişle borçlunun itirazı ile itirazın iptali davası arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinin kabulü ile alacaklıya tanınan bir yıllık hak düşürücü sürede itirazın iptali dava açma hakkını ortadan kaldırdığından bu süre içinde zamanaşımının işlemeyeceğinden direnme kararının bu gerekçelerle uygun bulunmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Davacı kendisinden beklenen tüm çaba, özen ve önlemlere rağmen davalının sağ olup olmadığını tespit edememiş ise, ya da tespit edememe durumu bir yanılgıya dayanıyor ve bu durum açıkça dürüstlük kuralına aykırılık arz etmiyorsa, bu dava ilişkisinde davacının daha sonra da kendilerine karşı dava açılması muhtemel olan mirasçılara, yani gerçek taraflara karşı davaya devam etmesinin mümkün olduğu-
İşveren tarafından yüklenici işçilerine ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili için açılan davada davalılar mecburi dava arkadaşı olmadığından her bir davalı için sorumlu olunan miktar ayrı ayrı belirlenip tahsil hükmünün de ayrı ayrı kurulması gerekeceği-
Kasten yaralama eylemi sonucu vazife malulü olan emekli sandığı iştirakçisine yapılan ödemenin haksız fiil faili olan davalıdan rücuen tahsili istemi-
İcra kefilinin yaptığı ödemenin asıl borçludan rücuen tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin davada, davanın nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek, istirdat davasında hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğu gerekçesi ile sonuca gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kooperatif ile üyesi arasındaki davaların kooperatif merkezinin bulunduğu yerde görüleceği ve bu yetkinin kesin yetki olduğu, üyeliğin tartışmalı olduğu hallerde de bu yetki kuralının geçerli olduğu, bu hususun mahkemece göz ardı edilerek genel hükümlerle yetki belirlenmesinin doğru olmadığı-
Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı davanın sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı, bu nedenle halefiyet davasının ticari dava sayılamayacağı, bu davanın aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğu- Haksız fiilden doğan davada genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleri'nin görevli olduğu, davacının halefiyete dayalı olarak açtığı rücuen tazminat davasında da Asliye Hukuk Mahkemesi'nin görevli olduğu gözetilerek; mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı olduğu biçimde işin esası hakkında karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.