İşçinin ücretini ve çalışma süresini bilmesi gerektiği varsayımı ile ihbar ve kıdem tazminatının belirli olduğunu düşünmenin isabetli olmadığı, izin ücreti bakımından da durumun aynı şekilde olduğu- Fazla çalışma, genel tatil ve hafta tatili ücreti alacaklarının da davanın başında belirlenmesinin mümkün olmadığı- İşçilik alacaklarına ilişkin davanın belirsiz alacak davası olduğu-
Nakliyat sigorta poliçesine dayalı rücuan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
Kooperatif kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın kefil sıfatıyla ödenmesi üzerine asıl borçludan tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin dava sonucunda lehine olan taraf yönünden usuli kazanılmış hak doğacağından takip tarihinden sonra işleyecek yıllık faizin mahkemece %26 olarak belirtilmesinin usuli kazanılmış hakka aykırılık teşkil edeceği ve "TBK mad. 120 uyarınca yıllık yasal faizin iki katını geçmemek üzere değişen oranlarda yasal faiz” ibaresinin hüküm fıkrasına eklenmesi gerektiği-
Alacaklının 'yazılı' bir kira sözleşmesi sunamaması halinde icra mahkemesince borçlunun kabul ettiği miktara göre itirazın kaldırılmasına karar verilmesi gerekeceği–
Süresinde ibraz edilmeyen çekten kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine itirazın iptali istemi-
İhtiyati hacizden kaynaklanan tazminat davalarında ‘kusursuz sorumluluk’ esası söz konusu olduğundan, davalı alacaklının kötü niyetli olup olmamasının sonuca etkili olmayacağı–
İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağın likit ve belli olması, yani borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya belirlenmek için bütün unsurlar bilinmekte veya bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından tahkik ve tayin edilmesi mümkün nitelikte olmasının yeterli olduğu-
Taraflar arasında iş bedeli kararlaştırılmamış ise, iş bedelinin, işin yapıldığı zamanki serbest piyasa rayiçlerine göre, bilirkişi incelemesi yaptırılarak mahkemece saptanması gerekeceği; alacak miktarı yargılamayı gerektirdiğinden, inkâr tazminatına hükmedilmemesi gerekeceği-
HUMK. nun 388 maddesi gereği hükmün infazda tereddüt yaratmayacak bir biçimde açık şekilde kurulması gerekir. Yerel mahkeme hükmünde asıl alacak ve faizden oluşan toplam miktara hükmedilmiş ise de, hüküm fıkrasında hükmedilen miktarın ne kadarının asıl alacak ne kadarının faiz olduğu açıklanmamıştır. Hükmün devamında ise; “asıl alacağa takipten itibaren faiz yürütülmesi” biçiminde hüküm kurulmuştur. Takipteki asıl alacak miktarı ile yerel mahkemenin gerekçesinde ve hükme dayanak yapılan bilirkişi raporundaki asıl alacak miktarı farklı olduğundan, hükümde bu yönlerin açıkça gösterilmesi gerekip, mahkemece bu yönler gözetilmeden hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.