Davalı cevap dilekçesi ile 4 adet tanık ismi bildirmiş, bunlardan üçüne mahkemece davetiye çıkarılmış ve birisi dinlenerek davacı yararına hüküm kurulmuş olup, ancak davalı tanığın adı ve adresi dilekçede belirtilmesine rağmen mahkemece ne dinlenmesinden vazgeçilmiş ne de dinlenmesi için gerekli usuli işlemler yapıldığından davalının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmış olduğu, tanığın da dinlenmesinden sonra bir karar verilmesi gerektiği-
Davacıya eksik harcın tamamlanması için 15 günlük kesin süre tayin edilip, mahkemece eksik harcın verilen süre sonunda ikmal edilmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilse de, 6100 sayılı HMK'nun 94. maddesi uyarınca kanunun tayin ettiği sürelerin kesin olduğu, fakat verilen kesin sürenin de makul bir kesin süre olması gerektiği-
Kural olarak, duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakim, kanunun gösterdiği istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceği-
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında, istinaf yoluna başvurma süresinin iki hafta olarak belirlendiği, genel hükümler çerçevesinde belirlenen ve kanunda yazılı olan bu sürenin, tarafların yanılmasına sebep olabilecek mahiyette bulunması nedeniyle, mahkemenin, tarafı kanun yolu süresi bakımından yanıltmış olması karşısında, davacı vekilinin istinaf isteminin süresinde olduğunun kabulünün gerekeceği-
Uyuşmazlığın, soybağının reddi istemine ilişkin dava hakkında ilk itirazlar değerlendirilip, taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplandığı, savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile 6100 sayılı HMK'nin 27. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe karar verilmesi mümkün bulunmadığından; mahkemece, duruşma açılmak suretiyle inceleme yapılıp karar verilmesi gerekirken, dosya üzerinden davanın reddinin doğru olmadığı-
Sahtelik nedenine dayalı olarak açılan menfi tespit davasında mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceği, sadece senedin sahteliğinin iddia edilmesinin takibi durdurmayacağı, cumhuriyet savcılığında senedin sahteliğine dayalı şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmayacağı,ancak, cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilmesi halinde icra takibinin durdurulabileceği-
Davalının davacılar hakkında görevi kötüye kullanma şüphesi ile şikayetçi olduğu, davalının şikayetine istinaden yapılan soruşturma neticesinde şikayetin yasal şartları taşımadığı değerlendirilerek işleme konulmamasına karar verildiği, davalı hakkında da, görevli memura direnme ve iftira eylemleri nedeniyle kamu davası açıldığı, üzerine atılı suçun şartlarının oluşmaması nedeniyle beraatine karar verildiği ve kararın Yargıtayca onandığı anlaşıldığına göre, davalının vermiş olduğu şikayet dilekçesi de bir bütün olarak değerlendirildiğinde hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı-
Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece re'sen dikkate alınması gerekeceği, mahkemenin; duruşma gününü, kararını, bozma ilamını ve direnme kararını taraflara kendiliğinden tebliğ etmesinin ve taraf teşkilini sağlamasının usulün amir hükmü gereği olduğu-
"Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına” ilişkin HMK’nin 177. maddesinde -28.07.2020 tarihinde- yapılan değişikliğin derdest davalarda da uygulanacağı- Bozma sonrası "davacı vekilince son celse mazeret bildirmelerine rağmen bu konuda hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmeden hüküm kurulması" nedeniyle temyiz edilen ve "adil yargılanma kuralına uyulmaması" nedeniyle tekrar bozulan karar üzerine, bozma sonrası davacı vekili, "(ilk) Yargıtay bozma ilamında ancak bedel talep edilebileceği belirtildiğinden, taleplerini ıslah ederek dava konusu taşınmazın değerinin 1/2’sini edinilmiş mal rejiminin tasfiyesi ve katılım alacağı olarak talep ettiklerini" belirtmiş ve mahkemece "bozma sonrası ıslah yapılamayacağı" gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, (ilk) bozma ilamı araştırmaya yönelik olup tahkikat devam ettiğinden, davacının ıslah dilekçesi dikkate alınarak yargılama yapılıp sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Yerel mahkeme kararının, Anayasa ve Yasa'nın aradığı anlamda herhangi bir gerekçe içermediği anlaşılmakla, gerekçesiz karar yazılmasının adil yargılanma hakkının ihlali niteliğinde olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.