Türk Medeni Kanununun 289. maddesine göre,:“koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl içinde açmak zorunda olduğu, çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorunda olduğu, gecikme haklı bir sebebe dayanıyorsa, bir yıllık süre bu sebebin ortadan kalktığı tarihten işlemeye başlayacağı - TMK.'nun 289. maddesinde öngörülen süre hakdüşürücü süre olup, hakim tarafından resen dikkate alınması gerekeceği, davacı, gecikmeyi haklı kılan bir sebebin varlığını iddia ve ispat etmiş de olmadığından, açıklanan yasal düzenleme dikkate alındığında hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Borçlunun takibe itirazı giderilmeden alacaklının icra takip işlemi yapması mümkün olmadığı; bu nedenle borçlunun itirazı alacaklıya tebliğ edilmediği sürece hak düşürücü süreler ve zamanaşımı sürelerinin işlemeyeceği- TBK.' nun 154. maddesine göre, alacaklının icra takibine geçmesi ile zamanaşımının kesileceği ve zamanaşımının kesilmesi tarihinden itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı ve TBK. 156 uyarınca da icra takibi ile kesilen zamanaşımının takibe ilişkin her işlemden sonra yeniden işlemeye başlayacağı-
Olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılmaya ilişkin TMK. nun 713/1 ve 3402 sayılı Yasa’nın 14. maddelerinin meralar hakkında uygulanamayacağı, 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesinin 3. fıkrasında açıkça meraların özel mülkiyete geçirilemeyeceğinin, zamanaşımı uygulanamayacağının ve amacı dışında kullanılamayacağının belirtildiği, yasalarda belirtilen yetkili organlarca nitelikleri değiştirilmedikçe özel mülkiyet şeklinde kazanılmalarının mümkün olmayacağı, meraların mülkiyetinin Hazine’ye, kullanma hakkının ilgili köy veya köyler ile belediyeye ait olduğu-
Tescilli markalar aleyhine hükümsüzlük davası açılarak, mahkeme kararıyla marka, sicilden tekin edilmediği sürece,marka sahibinin tescilin sağladığı hukuki korumadan yararlanacağı-
Borçlunun, borcuna mahsuben mallarını alacaklıya vermesinin (satmasının) -İİK. 279/I-2 uyarınca "mutad ödeme vasıtası" olarak kabul edilemeyeceği ve bu nedenle iptale konu olacağı–
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının 01.03.2000-31.12.2009 tarihleri arasında davalılar nezdinde geçen ve Kuruma bildirilmeyen çalışmalarının tespiti istemi ilişkin eldeki davada mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olup olmadığı-
Satış, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmesi ile geçerlilik ve aleniyet kazandığından, davacı, dava konusu payın davalı adına tescil edildiği 12.12.2011 tarihinden sonra 11.12.2013 günü bu davayı açtığından TMK.nın 733/son maddesinde açıklanan iki yıllık hak düşürücü süre geçmiş olmadığından işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği-
Mirasın reddi beyanı yapıldıktan sonra, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali davası açılması gerekeceği, bu süre hak düşürücü süre olduğundan davanın hak düşürücü süre geçtiğinden reddi gerekeceği-
İlamlı icrada dahi takibin kesinleşmesinden sonra zamanaşımına dayanan icranın geri bırakılması istemleri her zaman yapılabileceğine göre, aynı kuralın ilamsız takipler içinde uygulanacağının kabulü gerekeceği-
Muvazaaya dayalı davalarda, davacının icra takibine geçmesine ve aciz belgesi almasına gerek bulunmadığı- TBK.m. 19'a dayalı tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için, davacının alacağının gerçek olması, iptali istenen tasarrufun, takip konusu borçtan sonra yapılmış olması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.