İİK'nın 67/1 maddesi uyarınca itirazın iptali davalarında 1 yıllık hak düşürücü sürenin itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren başlaması gerekeceği-
Sıra cetveline yönelik şikayetin İİK’nun 142. maddesinde öngörülen yedi günlük hak düşürücü süreden sonra yapıldığı gerekçesiyle İİK’nun 16,HMK’nun 30 ve 320. maddeleri de gözetilerek şikayetin reddine karar verilmesinin doğru olduğu-
Mahkemece dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre değerlendirilmesinin ve ayrıca 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 36. maddesine bazı ilaveler getiren 36/A maddesi hükmüne göre kadastro işlemleri sebebiyle açılan davalar nedeniyle yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulamayacağı hususunun da gözetilmesinin gerekeceği-
İİK. nun 67/1 maddesi uyarınca itirazın iptali davasının itirazın alacaklıya tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde açılması gerekir. Bu, dava şartı olup mahkemece resen gözetilmelidir. İlamsız icra takibine itiraz, alacaklıya tebliğ edilmemiş olsa bile, itirazın kaldırılmasını isteyen alacaklı, itirazın içeriğini öğrenmiş olacağından, bir yıllık dava açma süresi, icra mahkemesine “itirazın kaldırılması” için başvurduğu tarihten itibaren işlemeye başlayacağı-
MK.5’deki atıf nedeniyle, BK. 125 hükmünün (şimdi; TBK. mad. 146), “nesebin reddi davası”nda da kıyasen uygulanası gerekeceği–
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı Baş İş Müfettişleri tarafından hazırlanmış olan 27 Temmuz 2012 tarih ve HK-02 ve AK-02 no'lu inceleme Teftişi Raporunun iptaline-
Özellikle karar başlığına davalının yanlış yazılmış olmasının HUMK’nun 459.maddesi uyarınca her zaman düzeltilebileceği (HMK. m. 304)-
Hilenin her türlü delille ispat edilebileceği- Davacının durup dururken evini davalıya değerinin altında satmasını gerektirecek herhangi bir sebebin bulunmadığı, satışın davalıya yapıldığı halde evden bahsedilerek diğer davalının alacaklı olduğu senedin davacıya verilmesinin olaya uygun düşmediği, davalının da taşınmaz alacak gelirinin bulunmadığının arkadaşı tarafından ifade edildiği ve davacıya satış karşılığı davalı tarafından ödeme yapıldığının da ortaya konulamadığı, diğer taraftan satıştan hemen sonra davacıyı bir otele yerleştiren diğer davalının davacıdan ayrıldığı ortada olduğu ve bu durumda her iki davalının birlikte hareket ederek davacıyı hileye maruz bıraktıkları tartışmasız olup hile hukuksal nedenine dayalı iptal ve tescil davasının kabulü gerekeceği-
Müflisin, İİK'nun 191. maddesi gereğince, iflas masasına giren mallar hakkında tasarruf hakkını kaybedeceği, bu mallar için tasarruf yetkisi iflas masasına geçer ise de, Dairemiz içtihatlarında da benimsendiği üzere, hukuki yararının bulunması nedeniyle müflisin, ihalenin feshi davası açabileceği, ancak, mahcuzun, iflas masasına dahil olan mallardan bulunması nedeniyle iflas idaresi yanında ayrıca müflise de satış ilanı tebliğinin zorunlu olmadığı-
Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesinin başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğu- İhalenin feshi isteminin yasal hasmının alacaklı ve ihale alıcısı olduğu ancak takibin diğer borçlusuna karşı açılan davanın pasif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.