Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceği; İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesinin hizmet kusurundan kaynaklanan, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlı olması gerektiğinden kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmayacağı- Davacı, kendisine karşı psikolojik baskı ve sudan sebeplerle soruşturma açılarak disiplin cezası uygulandığı gerekçesi ile manevi tazminat isteminde bulunduğundan davacının istemini dayandırdığı bu maddi olgulardan, davalı müdürün göreviyle ilgili bir eylemine değil, salt kişisel kusuruna dayanıldığının anlaşılması nedeniyle husumetin aynı okulda idareci davalıya yöneltilmesinde isabetsizliğin bulunmadığı-
Aile hekimi olarak çalışan ve 657 sayılı yasa hükümlerine tabi olan davalının, denetim görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürüldüğüne göre, Anayasa'nın 129/5. maddesi ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasası'nın 13/1. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceğine, kamu görevlisi hakkında adli yargı yerinde dava açılamayacağına göre; kast ve kusur aranmaksızın husumet nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tazminat davası-
Haksız eylem nedeni ile uğranılan maddi zararın ödetilmesi istemi-
Davalı şirketin 24.12.2010 tarihinde kurulup tescil edildiği, şirket sözleşmesi ile davalının 10 yıl süreyle şirketi temsile münferiden yetkili müdür olarak atandığı, şirket müdürü tarafından noterden alınan düzenleme şeklindeki vekâletname ile davalının genel yetkili ticari vekil olarak atandığı, şirket müdürünün, davalının kızı olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafından davalı şirketin kaşesi altında yazılıp imzalanan ve müşterilerine gönderilen ve ayrıca haksız rekabet teşkil ettiği hususu kesinleşen yazıda, kurucusu ve ortağı olduğu davacı şirketten ayrılarak davalı şirketi kurduğunu ve hizmetlerine bundan sonra farklı bir şirket ismiyle devam edeceğini belirttiği; davalının, davalı şirketin hissesinin kendi adına kayıtlı olmasına rağmen öğrenci olması sebebiyle tüm işlerin babası tarafından takip edildiğini belirttiği, buna göre; davalı şirketin kaşesi altında davalı tarafından yazılan ve müşterilerine gönderilen yazının haksız rekabet teşkil ettiği ve bu hususun kesinleştiği, davalının şirket müdürü olduğu ve diğer davalının ise şirket organı gibi hareket ettiği gözetilerek anılan davalıların TMK’nın 50. maddesi gereğince, kişisel sorumluluklarının değerlendirilmesinin gerektiği, sonuç itibarıyla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesinde yer alan yetki kuralının kesin yetki olup olmadığı, iş kazasından kaynaklanan tazminat davaları yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun özel yetki kurallarının uygulama yeri bulunup bulunmadığı-
Davacının daha önceki atamalarını davalıların gerçekleştirmedikleri; ayrıca, idari yargının iptal kararından sonra göreve başlatıldığının anlaşılmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekeceği-
Dosya içerinde bulunan ve SPK raporlarına göre hazırlanan bilirkişi raporunda, davacının hisse sahibi olduğu A.Ş.’nin, davalı hakim ortak A.Ş.’ye örtülü kazanç aktardığı ve bu şekilde şirket hisse değerlerinin azaltılarak yatırımcıların zarara uğratıldığı, yine .... A.Ş.’nin basiretsiz ve kötü yönetildiği için davacının zarara uğradığı tespit edildiğinden, mahkemece, A.Ş.’ler yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcıların aynı kişiler olması ve bu davanın davalıları ile tefrik edilen davanın davalılarının işbirliği içinde hareket ettiği gözetilerek bu davadan tefrik edilen (yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcısı aleyhine açılan) davanın sonucunun beklenmesine karar verilmesi gerektiği-
Tazminat davası-
Kamu görevlisi olan davalı hakkında, kusuruna dayanılarak açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.