Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlal edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddî ve manevî tazminat az olup hakkaniyet ilkesi dikkate alınarak daha uygun miktarda maddî ve manevî tazminata takdir edilmesi gerektiği- Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası ve iştirak nafakası az olup hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda yoksulluk nafakası ve iştirak nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacının boşanma davası sırasında istediği yoksulluk nafakası dışında maddi ve manevi tazminat istemediğine ilişkin beyanının, boşanma davasının eki niteliğinde olmayan mal rejiminden kaynaklanan davalar yönünden bağlayıcı olmadığı-
Anne ve babanın; deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerle velayet görevini gereği gibi yerine getirmemesi, ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklamaları halinde hâkim velayeti anne ve babanın her ikisinden de kaldırabileceği-
Yoksulluk nafakasının kaldırılması talebine-
Velayetin kullanılması kendisine kendisine verilmeyen eşin çocuklarla kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulması gerektiği-
Yoksulluk nafakasına toptan veya durumun gereklerine göre irad şeklinde ödenmesine karar verilebileceği (743 s. MK. mad. 145, şimdi; MK. 176), ilamda yoksulluk nafakasının irad şeklinde ödeneceğine dair bir hüküm bulunmadığından yoksulluk nafakasının toptan ödenmesine karar verildiğinin kabulü gerekirken, icra hakiminin yorum yolu ile anılan nafakanın dönemsel olduğu yönündeki belirlemesinin isabetsiz olduğu- İlama ilişkin 10 yıllık takip zamanaşımı süresinin tebliğ tarihinden itibaren başlayacağı-
Toplanan delillerden; davalı kocanın davacı eşine karşı fiziksel şiddete başvurduğunun, onu ortak konuttan kovduğunun ve eşine hakaret ettiğinin; buna karşılık davacı kadının da güven sarsıcı davranışlar içine girdiğinin, birlik görevlerini ihmal ettiğinin ve kocasına hakaret ettiğinin anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulünün gerekeceği, durum böyleyken, mahkemece davacının ağır kusurlu olduğunun kabulünün ve bu kusur belirlemesi nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesindeki kusurluluğa ilişkin koşulun gerçekleşmediği gerekçesiyle davacı kadının yoksulluk nafakası isteminin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece davacı tarafça iddia edilmemesine rağmen davacının yeniden evlendiği, bu evlilikten bir tane çocuğunun olduğu, eşinin çalışmadığı ve gelirinin olmadığı, davacının onlara bakmakla yükümlü olduğu,gider kalemlerinin arttığı belirtilerek yoksulluk nafakasından indirim yapıldığı, mahkemece; davacı tarafın ileri sürmediği vakıaları kendiliğinden dikkate alarak taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde karar verilmesinin doğru görülmeyip, bu hususun bozmayı gerektirdiği-
Davacı, düzenli ve yeterli bir geliri bulunan işte çalışmaktayken, boşanma davasının açılmasından sonra kendi isteğiyle işten ayrıldığından davacının yoksulluğa düşmesine boşanma kararı verilmesi etkili olmamış; Türk Medeni Kanununun 175. maddesindeki yoksulluk nafakasına hükmedebilme koşulları oluşmadığından davacının yoksulluk nafakası isteminin reddi gerekeceği-
Davacının dava dilekçesindeki "nafaka istemediği" yönündeki beyanı, sonradan tedbir nafakası istemine engel değil ise bu takdirde tedbir nafakasına istek tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekeceğinden, dava tarihinden geçerli olacak şekilde tedbir nafakasına hükmolunmasının doğru bulunmayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.