Davacı-karşı davalı erkek tarafından açılan ve feragat etmesi nedeniyle 09.06.2014 tarihinde reddedilip kesinleşen davadan sonra tarafların birlikte yaşamaya devam ettikleri, böylece daha önce açılmış olan boşanma dava tarihinden önceki karşılıklı kusurlu eylemleri affetmiş en azından hoşgörü ile karşılamış oldukları, dolayısıyla affedilen olayların taraflara kusur olarak yüklenemeyeceği, daha sonra tarafların fiilen ayrı yaşadıkları dönemde ise erkeğin eşini tehdit ettiği, kadının ise babasının erkeği tehdit etmesine sessiz kaldığı, netice itibariyle boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olduğu anlaşıldığından tazminat yönünden itirazların isabetsiz olduğu-
Babanın yanında kalmalarının bedeni, fikri ve ahlaki gelişimlerine engel olacağı yönünde bir delil ve olgu bulunmadığına göre, 2000 doğumlu çocuğun ifade ettiği görüşe değer verilerek (Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m.3,6) 2001 doğumlu olanın ise fiilen baba yanında bulunuyor olması ve annenin bu çocuğun velayetini istememiş bulunduğu dikkate alınarak her ikisinin de velayetlerinin davalı (baba)'ya bırakılması gerekeceği-
İştirak nafakası alacaklısı velayet hakkı kendisine verilen eş olup, reşit olan müşterek çocukların birikmiş iştirak nafakası alacağını takibe koyma hakkı ve sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından, borçlunun takip alacaklısı tarafından yapılan takibin iptaline ilişkin isteminin kabulü gerekeceği-
Anlaşmalı boşanma ile iştirak nafakası istenilmemiş olsa bile sonradan bu istemin gündeme getirilebileceği; velayet hakkı kendisine verilen tarafın her zaman için karşı taraftan iştirak nafakası talep edebileceği-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, küçüğün ihtiyaçlarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası az olduğundan, mahkemece Medeni Kanunun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun nafakaya hükmedilmesi gerekeceği-
Evlilik dışında doğan çocuklar yönünden; annenin, babadan nafaka isteyebilmesi için, baba ile çocuk arasında soybağının kurulmuş olmasının zorunlu olduğu, zira, davalı babanın çocuğun bakım ve korunması için gerekli giderleri karşılama yükümlülüğünün, soybağının hüküm ve sonuçlarından olduğu, çocuk ile baba arasındaki soybağının ise, babanın anayla evlenmesi, tanıma veya hâkim hükmüyle kurulacağı-
Zina sebebinin kanıtlanmadığı ve davalının güven sarsıcı davranışlar içerisinde girdiği anlaşıldığından, mahkemece davacı kadının evlilik birliğinin sarsılması sebebine dayalı davası hakkında deliller değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Tarafların müşterek çocuğunun dava tarihinden önce vefat ettiği anlaşıldığından bu çocuk yönünden de tedbir ve iştirak nafakası takdir edilmesinin ve velayet düzenlemesi yapılmasının doğru görülmediği-
Erkek eşin evi terk ederek evlilik birliğini devam ettirmek istemediği, başka kadınlarla yaşayarak sadakatsiz davrandığı, kadını ve çocuğu evden gönderdiği, buna karşılık kadın eşin ise; ortak eşyaları sattığı ve tartışma sırasında eşine hakaret ettiği, gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin ağır, kadının ise az kusurlu olduğunun kabul edilmesi gerektiği-
Mahkemece yapılacak işin, kadının kendisi için talep ettiği tedbir nafakası hakkında, infazda kuşku ve çelişki oluşturmayacak şekilde karar vermekten ibaret olduğu-
Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesinin, “şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını” takdir edeceği, duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde, ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırıp, gelmeseler bile gereken kararı vereceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.