Dava konusu taşınmazın 190,50 m2 yüzölçümlü olarak, beş katlı kargir apartman niteliği ile, davacılar ve davalılar adına; 1/7/2011 tarihinde tevhit ile tescil edilmiş olduğu, bahse konu taşınmaza ait tapu intikallerinin ve kadastro tespit tutanaklarının dosya arasına bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkemece, anılan parselin kadastro tutanağının ilgili Tapu Müdürlüğü'nden getirtilerek kadastro tespiti ve kesinleşme tarihlerinin belirlenmesi ile dava konusu binanın ve bağımsız bölümlerinin göz önünde bulundurularak görülmekte olan eldeki davanın kadastro tespiti öncesi muhdesatlar için Kadastro Kanunu'nun 19. maddesinde ifadesini bulan 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi, buna göre anılan parsel üzerindeki muhdesat hakkında toplanan tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği- Taraf tanıklarının beyanları arasında çelişki bulunduğundan 6100 sayılı HMK'nun 261/1 maddesi uyarınca çelişkinin yüzleştirmek suretiyle giderilmeye çalışılması, beyanlar arasındaki çelişkinin giderilememesi durumunda hangi taraf tanığının beyanının üstün tutulduğunun karar gerekçesinde gösterilmesi, bundan sonra tüm taraf tanık beyanlarının birlikte tartışılıp değerlendirilerek karar verilmesi, yine; tanıklara binaların içinin mi yoksa tamamının mı davacılar tarafından yaptırıldığının sorulması,davacılar tarafından yapılan işlemlerin iyileştirme kapsamına girip girmediğinin tereddüte yol açmayacak şekilde belirlenmesi, iyileştirme gideri olduğunun tespiti halinde davacıların tespit davası açmakta hukuki yararlarının olmayacağının, sebepsiz zenginleşmeye dayalı eda davası açabileceğinin düşünülmesi gerekeceği-
Kat karşılığı inşaat sözleşmesinin gereği olan tapu devrinin, davalı yüklenici kendi edimi olan inşaatı henüz tamamlamadan gerçekleştirildiği akabinde ise davaya konu taşınmaz yüklenici davalı adına tapuda kayıtlı iken davacı ile harici sözleşme düzenlendiğinden yükleniciye yapılan bu devirden sonra dava konusu dairenin davacıya harici satış sözleşmesiyle satılmasının alacağın temliki mahiyetinde olduğu- Tapulu taşınmazların resmî olmayan devri geçersiz ise de temlikin yazılı şekilde yapılmış olması şartıyla geçerli olduğu- İnşaatın tamamlanmasıyla davaya konu edilen yerin davalı tarafından müvekkiline fiilen teslim edildiği, elektrik aboneliğinin bulunduğu ve DASK poliçesi imzalandığı, söz konusu dairenin müvekkili tarafından kullanıldığı harici yapılan sözleşmenin her iki tarafının da edimlerini tamamıyla ifa ettikleri anlaşıldığından harici sözleşmeye geçerlilik tanınmayarak tapunun davacıya devredilmemesi hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırılık teşkil edeceğinden davacıya yapılan daire satışının geçerli kabul edilmesi gerektiği-
Tazminat davası-
İtirazın iptali davası bozma kararına uyularak-
Taraflar arasındaki alacak davası-
Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, mahkemece davalı defterlerinin incelenmesi için gereken delil avansının yatırılması davacı tarafa yüklenmişse de her iki tarafın da kendi defterlerini delil olarak göstermesi ve 6100 sayılı HMK'nun 324. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine göre aynı delile her iki tarafın birlikte dayanması halinde delil avansının yarı yarıya taraflardan alınacağı yönündeki hükmü dikkate alınarak ara karar oluşturulması gerekeceği-
Dava konusu taşıma sözleşmesinin hukukî imkânsızlık nedeniyle geçersizliğinde, tarafların faaliyette oldukları taşıma sektöründe basiretli davranma yükümlülüğü altındaki bir tacir olarak bilinmesi gereken hususların niteliği de göz önüne alındığında, geçersizliğe dayalı olarak ortaya çıktığı iddia olunan zarardan, davalı taşıyıcının kusurlu davranışının bulunmaması nedeniyle sözleşme öncesi sorumluluk kapsamında herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığının kabulünün gerekeceği-
Takip konusu alacağın, taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan bir alacak olmayıp, borçlunun haksız yere kendisinden tahsil ettiğini iddia ettiği ücrete yani sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanması halinde BK. nun 73. maddesinin (şimdi; TBK. mad. 89) uygulanmayacağı-
Menfi tespit ve ipoteğin fekki” davası- İpotek resmî senedine göre "... bağımsız bölümün, ...’ın kullanacağı krediler için ... TL’ye kadar teminat olarak davalı banka lehine süresiz olarak ipotek verilmesi ve yine ipotek senedinin devamında , “…bu ipoteğin lehine ipotek verilen borçlunun alacaklı bankaya olan kredi borcunun yanı sıra, kaynağına bakılmaksızın sözleşme, haksız fiil, sebepsiz zenginleşme v.s.’den kaynaklanan asaleten veya kefaleten sorumlu olduğu tüm borçlarının da teminatını teşkil ettiği" ifadesinin yer alması- İpotek senedine göre, davacılara ait taşınmazın dava dışı kişinin üçüncü kişilerin kullanacağı kredilerden dolayı kefaleten sorumlu olduğu borçların da teminatı olup olmadığı-
Sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının uğradığı zararın tahsili istemi-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.