Kural olarak tam ehliyetsizlerin hukuki işlemlerinin hükümsüz sayılsa da bu kuralın istisnalarının bulunduğu ve bunlardan birinin de TMK m. 2'de düzenlenen dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılmaması ilkesi olduğu- Buna göre "herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu"- Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumadığı- 09.03.1955 T. ve 22/2 s. Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimsenin, temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek -yani, normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek- idi ise, ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri süremeyeceği- Takip konusu borca ilişkin sözleşmelerin imzalandığı tarihte “psikotik bozukluk” tanısı koyan rapor ile kısıtlı bulunan davalının, kredi kullanmak suretiyle bir menfaat elde etmiş olduğu- Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu-
Davacı, davalının sermaye payına düşen bedeli kendisinin ödediğinden bahisle, şirketin %22.5 hissesinin adına tesciline karar verilmesini bunun mümkün olmaması halinde ise bedelin ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiğinden, dava, HMK 111. maddesinde tanımı yapılmış olan terditli bir dava türü olup, HMK 111/2 fıkrası gereğince mahkemenin, davacının asli talebinin esastan reddine karar vermedikçe, fer’î talebini inceleyemeyeceği ve hükme bağlayamayacağı-
Davacının, davalının mirasçıları dışında taşınmazda paylı malik olan davalılarla arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı, TMK’nın 724. maddesinde yapı sahibine tanınan hakkın, kişisel hak niteliğinde olup, bina sahibi ve onun külli halefleri tarafından, inşaat yapılırken taşınmazın maliki kim ise ona ya da onun külli haleflerine karşı ileri sürülebileceği, davacı tarafından dava konusu taşınmaz üzerine yapılan ve halen ikamet ettiği bina ile ilgili tazminat talebiyle ilgili olarak mahkemece bu konuda davalı paylı maliklerin davacının inşa etmiş oldukları bina nedeniyle ne kadar zenginleştikleri uzman bilirkişi raporuyla tespit edilerek sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince davacının zararının tazminine karar verilmesi gerektiği-
Hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda bozma kararında gösterilen yol izlenmemiş, taşınmazın muhtesat ile birlikte satılmasından doğan ek gelir hesaplanmış, bu bedele davacının payı oranlanmış, bulunan miktar da davalılara payları oranında dağıtılmış, her davalının ödemesi gereken bedel bu şekilde hesaplanmış olmasının hatalı olduğu
Muhtesatların tespiti ayni hakka ilişkin olup, zamanaşımına tabi olmadığından, alacağın tahsili söz konusu olduğu takdirde, yöntemine uygun bir biçimde zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi ve davacının böyle bir tespiti istemesinde hukuki yararının bulunduğunun kabulünün gerekeceği-
4 nolu mesken yönünden katkı payı alacağı isteği-
Miras bırakandan, sebepsiz zenginleşme nedeniyle alacaklı durum-da bulunan kişiye karşı, mirasçılarının müteselsilen sorumlu oldukları -
Trafik kazası sonucu oluşan ölüm olayı nedeniyle, davalı sigortacının taraf olmadığı davadaki mahkeme kararına ve icra takibine dayalı olarak ölenin yakınlarına maddi tazminat ödeyen davacının ödediği bedelin, aracın trafik sigortacısı olan davalıdan sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği rücuen tahsili istemi-
Taraflar arasında 19.4.2011 tarihinde düzenlenen limited şirket hisse devrine ilişkin sözleşme uyarınca hisse devir bedelinin ve aynı sözleşme uyarınca davalıya devredilen işyerinin kira bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde, davaya konu taşınmazın 2.627,50 m2 alan üzerindeki muhdesata ilişkin talepte bulunduğu halde mahkemece, davaya konu taşınmazın 3.350,59 m2 kısmında yer alan muhdesatların davacıya ait olduğunun tespitine karar verildiği anlaşıldığına göre; davacının talepte bulunduğu alan üzerinde yer alan muhdesatların belirlenerek bu muhdesatlar hakkında karar verilmesi gerekirken taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak yazılı şekilde hüküm verilmesinin doğru olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.