Somut olayda, takip dayanağı olan bonoda alacaklının lehtar olup, borçlunun ise avalist olduğu görülmekte olduğundan; bu durumda, lehtar ile imzaya itirazı kabul edilen avalist doğrudan ilişki içinde olduğundan, lehtar, avalist imzasının adı geçene ait olup olmadığını bilebilecek durumda olduğundan bonodaki imzanın, borçlunun eli ürünü olduğunu kontrol etmeden ya da imzanın huzurunda atılmasını sağlamadan bonoyu alan alacaklı, borçluya karşı başlattığı takipte, en azından ağır kusurlu kabul edileceğinden tazminat ve para cezası ile sorumlu tutulması gerekeceği-
«İmza itirazı»nın, ‘dilekçe ile’ ve ‘açıkca’ -icra mahkemesine- yapılması gerekeceği—
Borçlu tarafından takibe konu bonodaki imzaya itiraz edilmesi ile ilgili davada mahkemenin kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki meydana getiremeyeceği ve bunun bozma nedeni olduğu- Mahkemece, önceki kararlar ile bağlı olmaksızın çelişkinin giderilmesi için vicdani kanaatine göre yeni bir karar verilmesi gerektiği-
İİK.’nun 54/a maddesindeki “askerlik hizmetinin devamı süresince, bu maddede yazılı kişiler aleyhine yapılacak takiplerde, icra memurunun borçluya ‘kendisine bir temsilci tayin etmesi için’ mühlet vereceğine ve takibi bu sürenin bitmesine bırakacağına” ilişkin hükmün, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemece doğrudan doğruya gözönünde bulundurulması gerekeceği-
İİK 72/2 maddesi gereğince ihtiyati tedbir talebi incelenirken geçici hukuki koruma kararlarının genel olarak düzenlendiği, HMK'nun 390(3) gereği de tedbir talep eden tarafın ihtiyati tedbir sebebi ile türünü açıkça belirtmek ve haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu, İhtiyati tedbir isteyenin imza inkarına dayalı sahtelik iddiasının talep dilekçesi ekinde ödememe protesto evrakından başkaca bir evrak sunulmayıp imzaya itirazın değerlendirilebileceği bir kanaate varmaya yarar hiçbir delil sunulmadığı, dosya mevcudu itibariyle ihtiyati tedbir koşullarının mevcut olduğunun söylenemeyeceği-
3. HD. 20.10.2016 T. E: 10519, K: 12160-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, HMK'nun 209. maddesi, genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi olmadığından, şikayetin reddine karar verilmesi gerekeceği- Sahtelik nedeniyle cumhuriyet savcılığına yapılan şikayet ve ceza mahkemesinde açılan dava da kendiliğinden icra takibini durdurmayıp, ancak cumhuriyet savcılığı veya ceza mahkemesince tedbir kararı verilirse icra takibi durdurulabileceği-
Kambiyo senedinde(çekte) sahtecilik iddiası herkese karşı ileri sürülebilen defilerden olup senet hamilinin iyi niyetli olup olmaması durumu değiştirmeyeceğinden menfi tespit talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Emlak komisyoncusu olduğunu, 12.04.2013 tarihinde alım satım ve komisyon anlaşması yapıldığını, sözleşmede ismi ve kaşesi bulunan şirkete karşı icra takibi başlatıldığını, ancak bu şirketin sözleşmede imzası bulunan kişinin şirketi temsile yetkisi olmadığı gerekçesiyle itiraz ettiğini, bu nedenle imzası bulunan davalıya karşı icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına-
Takibe konu olan faturada döviz kuru açıkça belirtilmiş olup, geç ödeme halinde davacının kur farkını isteyebileceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.