Şikayete konu taşınmazın dosyada bulunan Bakanlık yazısından Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 03.10.2019 gün ve 232595 sayılı Olur'u ile 6306 Sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunu'nun 2. maddesi kapsamında rezerv alanı içine alındığının anlaşıldığı, aynı Kanunun 7/11 maddesi uyarınca kamu yararına tahsise ilişkin özel hüküm bulunduğundan şikayete konu taşınmazın haczedilemeyeceği, tapu siciline şerh verilmemiş olmasının taşınmazın haczedilmezlik niteliğini ortadan kaldırmayacağı, tapu siciline verilecek şerhin bildirici nitelik taşıyacağı-
Haksız olarak Belediye Başkanı ve Belediye Encümeni üyelerince işine son verilen kişinin, bu kişiler aleyhine –MK. 24’e dayanarak– manevi tazminat davası açabileceği–
TMK’’nun 713/2.maddesi gereği mülkiyetin kazanılabilmesi için gereken koşullardan biri de dava konusu taşınmazın ölüm veya tutanağın kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yılı aşkın malik sıfatı ile zilyet olunduğunun ispatlanmasıdır. Mahkemece bu konuda bütün tereddütleri ortadan kaldıran yeterli araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm oluşturulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Davacının tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde taşınmazın bedelini talep ettiği görülmekle bu talebi idari nitelikte bir dava olmadığından bu tür uyuşmazlıkların adli yargıda çözümlenmesi gerekeceği-
Eser sahipliği karinesinin aksinin ispatı-
Mahkemece taşkın yapının bulunduğu 13068 ada 2 parsel sayılı taşınmazın davalı M. dışındaki diğer paydaşlarının da davada yer almalarının sağlanmasının, davalı tarafa kadastral parsellerin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil davası açma hususunda süre verilmesinin, açıldığı takdirde sonucunun beklenilmesinin ondan sonra bir karar verilmesinin gerekeceği-
Tapu iptal-tescil davalarının kayıt malikleri aleyhine açılacağı, somut olayda, fenni bilirkişiler tarafından keşif sonrası düzenlenen rapor ve krokiden ihyası istenen kadastral parselin bazı bölümlerinin yolda kaldığı görülmekte ise de diğer bazı bölümlerinin dava dışı kişilere verilen imar parselleri içerisinde kaldığının anlaşıldığı, bu durumda kadastral parselin ihyası halinde o parselin gittiği tüm imar parselleri yönünden hüküm kurulması gerekeceğinden, o imar parselleri maliklerinin davada yer almaları gerekeceği-
Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken kusurlu eylemleri nedeniyle oluşan zararlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasada gösterilen biçim ve koşullara uygun olarak idare aleyhine açılabileceği; İdare aleyhine böyle bir davanın açılabilmesinin hizmet kusurundan kaynaklanan, idari işlem ve eylem niteliğini yitirmemiş davranışlar ile sınırlı olması gerektiğinden kamu görevlisinin, özellikle haksız eylemlerde, Anayasa ve özel yasalardaki bu güvenceden yararlanma olanağı bulunmayacağı- Davacı, kendisine karşı psikolojik baskı ve sudan sebeplerle soruşturma açılarak disiplin cezası uygulandığı gerekçesi ile manevi tazminat isteminde bulunduğundan davacının istemini dayandırdığı bu maddi olgulardan, davalı müdürün göreviyle ilgili bir eylemine değil, salt kişisel kusuruna dayanıldığının anlaşılması nedeniyle husumetin aynı okulda idareci davalıya yöneltilmesinde isabetsizliğin bulunmadığı-
Sadece tescil işleminin yapılmasının mülkiyet hakkının doğumu için yeterli olmadığı, tescil işleminin ayrıca geçerli bir hukuki nedeni bulunması gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.