Üçüncü kişinin İİK'nun 96 vd. maddelerine dayalı açtığı istihkak davasına karşı alacaklının açtığı tasarrufun iptaline ilişkin dava dilekçesinde borçlu adına yer verilmiş; mahkeme de tasarrufun iptali dava dilekçesinin borçluya tebliği yönünde bir karar oluşturmakla birlikte borçluya herhangi bir tebligat yapmamış olduğundan borçlunun savunma ve adil yargılanma hakkını ihlal edilmiş olduğu-
Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili talebiyle açılan davada yapılan yargılama sonucunda kamulaştırma bedelinin tespitine karar verildiği, ilk kararın verildiği tarihe kadar yasal faiz işletilmesine, daha önce depo edilen bedel dikkate alınarak davalılardan alınarak davacıya ödenmesine şeklinde hüküm kurulduğu-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamlı takipte, edinme tarihi itibariyle ipotekli taşınmazın maliki yerine eski malik hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından, alacaklının HMK.nun 124. maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesinin mümkün olduğu-
İşyerinde yürürlükte bulunan İşletme Toplu İş Sözleşmesiyle "1475 sayılı İş Yasasının 17 inci maddesinin 2 nci bendinde yazılı hallerin tahakkuku veya Toplu İş Sözleşmesinde yazılı tardı mucip suçların işlenmesi halinde, ferdi iş akitleri ihbarsız ve tazminatsız olarak Yüksek Kurul kararı ile feshedilir" hükmü getirilmiş olduğundan dava konusu olayda bu prosedüre uyulmadan, diğer bir anlatımla, üst disiplin kurulu niteliğindeki yüksek kuruldan karar alınmadan akit sona erdirilmiştir, işte sırf bu noksanlığın dahi feshin hukuken haksızlığını ortaya koyacağı-
İİK. 89/V uyarınca 3. kişinin “kötü niyetli” alacaklıya karşı dava açarak, ödemek zorunda kaldığı parayı veya teslim ettiği malı geri isteyebileceğinden mahkemece davalı-alacaklının kötü niyetli olup olmadığının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davalı taşınmazı bugünkü haliyle satın aldığını, taşınmazın fiili kullanımına bugüne kadar davacının itirazının bulunmadığını iddia etmiştir. Mahkemece iki taşınmaz arasında önceden duvar bulunup bulunmadığı, ne zaman ve kim tarafından yıkıldığı, el atmanın ne zaman oluştuğu ve fiili kullanım şeklinin süresi yönünde araştırma ve inceleme yapılmadan, davacı ve davalının belirttiği tanıkların beyanlarına başvurulmadan soyut ve gerekçesiz olarak yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Davacının istek konusu dönemde yıllar itibarıyla hangi sürelerle çalıştığı belirlenmeli, ara verme sürelerinin 29.02.2005 öncesi için her defada 10 günü aşıp aşmadığı, bu tarih sonrası için ise yıl içindeki ara vermelerin 35 günden az olup olmadığı belirlenmeli, buna göre toplu iş sözleşmesi ile protokoller çerçevesinde emek zammından yararlanma koşulları her bir dosya bakımından araştırılmasının gerekeceği-
Trafik kazası sonucu yaralanma nedeniyle maddi ve manevi tazminat-
Tarımsal arazilerde satış halinde sınırdaş tarımsal arazi malikinin önalım hakkı- Davacı ile davalının taşınmazının sınırdaş olup olmadığı ve dava konusu davacı ve davalı taşınmazlarının fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadığı hususlarında yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığından, mahkemece; taşınmaz başında fen bilirkişi ve ziraatçi bilirkişiler eşliğinde keşif yapılarak davacı ile davalının taşınmazının sınırdaş olup olmadığı, fen bilirkişisine tespit ettirilip usulüne uygun anlaşılabilir şekilde krokide göstermesinin istenilmesi, dava konusu taşınmazların fiili kullanım durumuna göre tarımsal arazi niteliği taşıyıp taşımadıkları tespit ettirilerek tarımsal bütünlük sağlanıp sağlanmadığı hususlarında ayrıntılı rapor alınması ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği-
Mahkemece alınan bilirkişi ek raporuna itibarla tanık beyanları uyarınca fazla çalışma, hafta tatili ile genel tatil ücreti alacakları, sunulan formlar, tanıkların yıllık izin taleplerinin imzalatılmasına rağmen kullandırılmadığına dair beyanları ile ücret bordroları da değerlendirilmek suretiyle ise yıllık izin ücreti alacağı hüküm altına alınmış, hükmü temyiz eden davalı vekili temyiz dilekçesinde; diğer hususların yanı sıra fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücretleri ile yıllık izin ücreti alacağı yönünden kararın hatalı olduğunu, özetle, dosyadaki ücret bordrolarının, banka kayıtlarının değerlendirilmediğini, yıllık izin formlarının dikkate alınmadığını ileri sürmüş ve Özel Dairece davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasından sonra davalı vekilinin emsal dosyalarda verilen kararların Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti yönlerinden bozulduğunu belirtilerek içtihat birliğinin sağlanması adına maddi hata düzeltilmesi talebi üzerine bu kez karar bozulmuş olup, davalının temyiz istemlerinin reddi ile onanmasına karar verilen bir kararın, Özel Dairece esasen savunmanın dayanağını oluşturan, yargılama aşamasında ileri sürülmüş ve temyiz konusu yapılmış nedenlerle bozulduğu, delillerin değerlendirilmesi sonucunda varılan hukukî sonucun yanlışlığı hukukî hata olarak kabul edilse dahi maddi hata olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle onama kararının kaldırılmasını gerektirir maddi hata düzeltim nedenleri bulunmadığından direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.