25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık sürenin dava tarihinden geriye doğru işlemeye başladığı-
Davalıların ecrimisil istenen dönemde çekişme konusu taşınmazı kullanmadıkları ve kullandırmadıkları anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmesi gerekeceği-
Dava değeri ve buna göre alınacak harç, el atılan yer ile yıkımı istenen şeyin değeri ve talep edilen ecrimisil toplamından (4.3.1953 tarih 10/2 sayılı İ.B.K.) ibaret olduğu, yıkım halinde oluşacak zararın da dava değerine dâhil edilemeyeceği-
Dava konusu taşınmaza yapılan tecavüzün imar uygulaması ile oluştuğunun dosya kapsamı ile sabit olduğu, imar uygulaması sonucu, yapının haksız veya taşkın durum yaratması, kamusal bir tasarrufun sonucu olup, tecavüzlü durumun yapıyı yapan kişinin iradesi dışında meydana gelmesi nedeniyle davanın açılmasına sebebiyet verdiklerinin söylenemeyeceği, o halde, taşkın yapıyı kullananın kötü niyetli sayılamayacağı ve kendisine kusur izafe edilemeyeceği gözetildiğinde yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağı, dava değerinin ve buna göre alınacak harcın, taşınmazın tamamından değil el atılan yerin değerinden ibaret olacağı-
Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesine göre, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğundan, davalının, davacının kira parasının 2004-2010 yılları arasında sözleşmede belirlenen miktardan daha yüksek olarak belirlendiğini iddiasına karşı beyanları alınarak, karşı çıkması durumunda, taraflar arasında kira parası miktarı çekişmeli olacağından, kira parasının miktarına ilişkin olarak taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, istenilen dönemle ilgili alacak miktarının belirlenmesi gerekeceği-
Paydaşlar arasında bir fiil kullanma biçimi ya da özel parselasyon söz konusu olmadığına, diğer bir deyişle tüm paydaşları bağlayan ve her paydaşın payına belirli bir bölümün özgülenmesi varit olmadığına göre, davacıların payları oranında elatmanın önlenmesine ve her davalının tasarruf ettiği yere yüklenebilecek ecrimisilden, keza davacıların payı oranında ecrimisile karar verilmesi gerekeceği-
Sağ veya ölü olduğu belli olmayıp da malları on seneden beri mah-keme marifetiyle idare edilen kimsenin gaipliğine Hazinenin talebi üze-rine hükmolunmuşsa (MK. 588), gaipliğe hüküm için gerekli ilan süre-sinde hiçbir hak sahibinin ortaya çıkmaması halinde, gaibin mallarının – MK 33 III uyarınca usulen yapılan ilan süresinin bitim tarihinde– Ha- zine’ye geçeceği–
Çekişme konusu parselin ½ payının vakıf adına, 1/12 payının davalılar adına, kalan payların da dava dışı kişiler adına kayıtlı olduğu, tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşmadığı, paydaş davalılar tarafından yapılan binanın taşınmazın niteliğini ve bütünlüğünü bozmadığı, taşınmazın bir bölümünün boş olup davacının da çekişmesiz olarak kullanabileceği yerlerin bulunduğu; bu bulgular değerlendirildiğinde haksız elatmanın varlığından söz edilemeyeceği -

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.