Takibin devamı sırasında borçlunun ölümü halinde mirasçılara ödeme emri çıkarılmasına gerek olmayıp takibin mirasçılara karşı devam ettirilmesi isteğinin tebliğinin yeterli olacağı-
Mahkemece, yeniden bilirkişi heyeti oluşturmak suretiyle dava konusu taşınmazın ne şekilde değerlendirilebileceği saptanarak, belirlenen kullanım şekline göre ecrimisil hesabını içeren bilirkişi raporu alınması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Abonelik sözleşmesinde kayıp kaçak bedeline ilişkin maddelerin haksız şart olduğunun tespiti ile iptali, haksız tahsil edilen bedelin iadesi istemiyle açılan davada verilecek hükmün bir faturaya mahsus olmayacağı gibi ileriye dönük art etkisi doğuracağından ve kayıp-kaçak vs. bedellerinin alınması sebebiyle dosyada tek bir abone uyuşmazlığı yargıya taşınmış olmasına karşın, ortada tüm aboneleri ilgilendiren toplu bir uyuşmazlığın bulunması nedeniyle, davanın "belirsiz alacak" davası değil, muarazanın men’i (çekişmenin giderilmesi) niteliğinde olduğu ve bu durumda, davanın müddeabihinin tüketici hakem heyetinin sınırı dâhilinde kaldığından bahsedilemeyeceği ve davanın tüketici mahkemesinde görülmesi gerektiği-
8. HD. 03.03.2021 T. E: 2018/15025, K: 1841-
Islah yolu ile müddeabihe müddeabih eklenemeyeceği, başka bir dava ile istenebilecek hususların ıslah yolu ile istenemeyeceği, o halde mahkemece asıl dosyada davacının kal ve ecrimisil istemi hakkında, usulüne uygun olarak açılmış bir dava olmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde ecrimisil isteminin esastan reddine yönelik karar verilmesinin doğru olmadığı-
Kayıt düzeltme davalarının kamu düzeni ile yakından ilgili bulunduğundan, hakim taleple bağlı kalmayarak kendiliğinden de yapacağı araştırma ile elde edeceği bulgulara göre ve öteki kayıtlarla çelişki meydana getirmeyecek şekilde karar vermek zorunda olduğu-
Davacının imzası bulunmayan bordrolarda belirtilen fazla çalışma ücreti tahakkuk miktarlarının, "banka kanalıyla davacıya ödendiği" davalı işveren tarafından ispatlandığından, ödenen miktarların, fazla çalışma ücreti alacağı tutarından mahsup edilmesi gerektiği- Islah dilekçesi ile de davanın türünün değiştirilemeyeceği- Islah dilekçesinde talep edilen “yasal faiz” ifadesinin, 3095 s. K. m.1'de düzenlenen "yasal faiz" olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu ifadenin "yasadan kaynaklı faiz" olarak geniş yorumlanmasının, diğer faiz türlerinin yorumlanması yolunu da açarak kavram kargaşasına neden olacağı-Davacı, dava dilekçesinde talep edilen alacaklara ilişkin mevduat faiz talep etmişken, ıslah dilekçesinde yasal faiz talebinde bulunarak ıslah edilen alacaklar bakımından faiz türüne ilişkin talebini değiştirme iradesini ortaya koyduğundan, ıslah dilekçesiyle artırılan miktarlar için ıslah tarihinden yasal faiz uygulanması, ancak 4857 s. İş K. mad. 34 gereğince, ödenmeyen ücret alacaklarına mevduata uygulanan en yüksek faiz oranın uygulanacağı hüküm altına alındığından, hükmolunan yasal faiz oranının en yüksek mevduat faiz oranını da aşmaması gerektiği- "Dava konusu alacakların İş Kanunundan kaynaklandığı ve anılan Kanunla faiz türünün düzenlendiği, bu faizin 4857 sayılı İş Kanunundan yani yasadan kaynaklandığı, dolayısıyla istenilen alacakların niteliğine göre en yüksek mevduat faiz oranının uygulanması gerektiği, ıslah ile yasal faiz istenilmesinin bu talebi sınırlamadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-
İhale yoluyla satılan taşınmazda kiracı olarak bulunan kişinin “haciz tarihinden” (ya da “ipotek tarihinden”) önceki bir tarihte yapıldığı resmi bir belgeyle belgelenmiş bir akde dayanarak taşınmazı işgal ettiğini ispat edememesi halinde, taşınmazdan çıkarılması gerekeceği - “Adi yazılı kira sözleşmesi”, “vergi kaydı”, “SSK belgesi”, “elektrik faturası”, “su faturası”, “telefon tesis belgesi”, “vergi dairesi yoklama fişi”, “sanayi sicil belgesi”, “marka tescil belgesi” ve “kira ödeme makbuzlarının “İİK.135/II maddesinde öngörülen ve kiracı sıfatını belgeleyen resmi belge”lerden sayılmayacağı – Taşınmazı işgal edenden kira paralarının istenmesini, taşınmazı alan kişinin tahliye haklarını etkilemeyeceği-
Kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, hafta tatili ile ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının ödetilmesine ilişkin davada, mahkemece, yıllık izin ücreti yönünden davanın usulden reddine karar verilmesi doğru ise de, kıdem tazminatı talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu; davacı, çalışma süresini, ve ücretini belirleyebildiğinden kıdem tazminatı yönünden de objektif imkansızlıktan bahsedebilme imkanı bulunmadığı; bu itibarla, mahkemece, kıdem tazminatı alacağının da belirsiz alacak davasına konu olamayacağı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.