İflasın ertelenmesi davasında mahkemece projenin ciddi ve inandırıcı olmadığı da gözetilerek, davacı şirketin borca batıklık durumunun tereddüde yer bırakmayacak biçimde belirlenmesi hususunda somut verilere dayalı, teknik, denetime elverişli ve detaylı bir inceleme için, dosyanın oluşturulacak uzman bir heyete tevdii ile dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Aalacaklı tarafından borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı alındıktan sonra, icra takibine geçildiği ve şikayete konu takibin ihtiyati tedbir kararından sonra başlatıldığı anlaşıldığından, mahkemece Ticaret Mahkemesi'nin iflasın ertelenmesi davasında verdiği ihtiyati tedbir kararı doğrultusunda şikayetçi borçlu hakkındaki takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasındaki iflasın ertelenmesi davası-
İİK. mad. 154 gereğince, iflas ve iflas davasındaki usul hükümlerine göre incelenmesi gereken iflasın ertelenmesi davalarında kesin yetkili mahkemenin, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu-
Şirkete ait markanın yetkisi bulunmayan ortak tarafından devrinin iptali istemi- TTK. 557/1 uyarınca, davacı ortak olarak şirket borçlarından alacaklılara karşı sorumlu olduğundan, şirketin malvarlığında yer alan markanın elden çıkarılması davacıyı zarara uğratacak bir işlem olup, davacının TTK. 555/1 gereği şirketin uğradığı zararın tazminini isteyebileceği- Şirketin idaresi İflas İdaresine geçmiş olduğundan, TTK. 556 uyarınca zarara uğrayanlar adına İflas İdaresince taleplerin ileri sürülmesi ve dava açılması gerekli ise de; İflas İdaresi tarafından dava açılmayan hallerde her pay sahibine de davayı ikame etme hakkı tanınmış olduğu- Davacı, iflas dairesinin devir işlemi karşısında kayıtsız kaldığını ileri sürerek dava açma yoluna gitmiş ve ilk celsede de İflas İdaresi temsilcisi devir işleminin masayı zarara uğratacak bir işlem olduğu ve iptali gerektiği yönünde beyanda bulunmuş olup mahkemece, iflas idaresinin beyanları ve TTK'nın 555. 556.ve 557 hükümleri tartışılmaksızın ve gerekçeden yoksun olarak davacının dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın reddi yönünde kurulan hüküm hatalı olduğu gibi, TTK'nın Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'nun 2. maddesi gereği dava tarihi itibariyle uyuşmazlığa hangi Kanun'nun hangi hükümlerinin uygulanması gerektiğine dair de bir değerlendirme yapılmamış olmasının da hatalı olduğu-
Borçlunun, borcu olmadığını veya borcun itfa edildiğini, mehil verildiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, yetki itirazını sebepleri ile birlikte beş gün içinde icra mahkemesine bildirmesi gerektiği-
İpoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapılan ilamlı takipte ipotek veren üçüncü kişi ile ipotek borçlusu zorunlu takip arkadaşı olduğundan, asıl borçlu şirket hakkında satışın durdurulması kararı verilmekle zorunlu takip arkadaşlığı gereği ipotek veren taşınmaz maliki hakkında da satışın durdurulmasına karar verilmesi gerektiği-
Alacaklının, "kambiyo senedinin kıdem tazminatı için verildiğini" belirtmesinin borçlu tarafından kabul edilmedikçe senedin kambiyo vasfını etkilemeyeceği- Borçlu şirket hakkında iflas erteleme davasında verilen tedbir kararı ile "icra takiplerinin tedbiren durdurulmasına" şeklinde karar verildiği dikkate alındığında, icra müdürlüğünce kambiyo takibinin durdurulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Dava dosyasında mevcut, kayyım raporunda, davacı şirketin borçlarının büyük bir kısmını yapılandırdığının ve müdahil ...... Bankası A.Ş.'ye ise yapılandırma sonrası borç ödemesi olduğunun belirtildiği, davacı şirketin bir kısım hissedarlarının hisselerini devrederek ortaklığa yeni bir hissedar girdiğinin anlaşıldığı, mahkemece alınan bilirkişi raporları ile kayyım raporları arasında da borca batıklık miktarının tespiti açısından çelişkinin mevcut olduğu, bu durumda mahkemece, davacı şirketin son mali durumunun tam olarak tespiti ve borca batıklığın net olarak değerlendirilmesi açısından alanında uzman bilirkişi kurulundan Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınıp, oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesinin gerekli olduğu-
Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda sözleşme hükümleri esas alınmak sureti ile eksik iş bedeli ve dolayısıyla bankanın sorumluluğu belirlenmiş olup, mahkemece bilirkişinin belirlemiş olduğu miktara göre davalının sorumluluğunun belirlenmesi gerekeceği, zira davacı davalı şirketten aralarındaki sözleşme hükümleri ile özellikleri belirtilmiş bir adet daire satın almış olup, bunun altında bir malzeme ve işçiliği kabule zorlanamayacağı, o halde mahkemece, bilirkişinin sözleşme hükümleri esas alınarak belirlemiş olduğu eksik iş bedeline göre davalının sorumluluğunun tespiti gerekirken, aksi düşünceyle ve geçici site yönetimin eksik işler için davacının yapmış olduğu ödemelere ilişkin bildirmiş olduğu rakam esas alınarak davalının sorumluluğunun belirlenmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.