İlk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Daire, hükmün gerekçe kısmında “Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.” ifadelerine yer verilmesine karşılık, hüküm kısmında davacıdan harç alınması davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi ve davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına karar vermek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratmış olduğundan usule aykırı olarak verilen kararın bozulması gerekeceği-
Davanın, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkin olduğu, dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 8.000,00 TL değer gösterilerek açıldığı, bilahare davacının miras payına isabet eden 331.670,00 TL üzerinden yargılama aşamasında harç ikmali yapıldığı sabit olduğundan, harcı tamamlanan değer üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 12. maddesi gözetilmek suretiyle avukatlık ücreti tayin ve takdir edilmesi gerekirken, 82.916,00 TL üzerinden eksik vekalet ücretine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kadının, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri ihmali yanında, eşine yönelik hakaret içeren sözler söylediğinin de anlaşılması halinde, kadının boşanmaya neden olan bu kusurlu davranışlarının aynı zamanda kocanın kişilik haklarına saldırı niteliğinde olacağı ve mahkemece, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığıyla hakkaniyet kuralları dikkate alınarak koca yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekeceği-
Müvekkil, vekilini her zaman azletmek hakkından, vekil de her zaman istifa edebilmek hakkından önceden vazgeçemeyeceği, bunun aksini öngören sözleşmelerin geçersiz olduğu gibi, istifa ve azil hakkını zorlaştıran kararlaştırmaların da geçersiz olacağı-
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (nitelikli-vasıflı) muvazaa türü olduğu, söz konusu muvazaa da miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemediği, ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devrettiği, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de 4721 s. Türk Medeni Kanununun 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun 237 (818 s. Borçlar Kanunun 213) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceği-
2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/son maddesi uyarınca; irtifak hakkı karşılığının, bu hak nedeniyle taşınmazın tamamında meydana gelecek olan değer kaybı olduğu; bu itibarla,dava konusu tşınmazdan geçen enerji nakil hatları ve güzergahları açıkça tespit edildikten sonra, taşınmazın irtifak hakkı kurulmasından önceki değerine göre meydana gelecek değer düşüklüğü oranının belirlenmesi ve bu oranla taşınmazın tüm değerinin çarpılması sonucu, irtifak hakkı karşılığının hesaplanması gerektiği- 6487 sayılı Yasanın 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun başlığı ile birlikte değiştirilen geçici 6. maddesinin on üçüncü fıkrası "09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihlerini kapsayan dönemde oluşan mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla getirilen ve malikler aleyhine bir takım hükümler içeren bu istisnai düzenlemenin 04.11.1983 tarihinden sonraki dönem içinde uygulanmasının hukuk güvenliğini zedeleyeceği" gerekçesiyle Anayasanın 2 ve 35.maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğundan, 04.11.1983 tarihinden sonraki döneme ilişkin el atmalarda nispi harca hükmedilmesi gerektiği ve dava konusu taşınmazdan geçirilen enerji nakil hattı nedeniyle taşınmaza 1990'dan sonra el atıldığı anlaşıldığından, hükmedilen bedele ilişkin nispi harç alınması gerektiği-
İlk celseden ve delillerin toplanmasına ilişkin ara kararının yerine getirilmesinden sonra davalı vekilinin davayı kabul etmiş olması nedeniyle “karar ve ilam harcının üçte ikisine, vekâlet ücretinin ise tamamına” hükmedilmesinin gerekeceği-
Katılma alacağı davalarında eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK.m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da gözetilerek taşınmazın tasfiye tarihindeki değeri dikkate alınarak (TMK. m.235/1) katılma alacağı belirlenmesi gerekeceği-
Kendisini vekille temsil ettiren kimsenin kabul edilen davası nedeniyle maktu vekalet ücretine hükmedilmemesinin ve yoksulluk nafakası talebinde bulunulmasına karşın bu talep hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin isabetsiz olduğu-
“İstihkak davasının açılmamış sayılmasına” delillerin toplanmasına ilişkin arar kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce karar verilmesi durumunda, tarifede yazılı avukatlık ücretinin yarısına, ara karar gereğinin yerine getirilmesinden sonraki aşamada ise tamamına hükmedilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.