Tapulu taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteği-
2. HD. 31.05.2018 T. E: 2016/19161, K: 6996-
Katkı payı alacağı davası- Protokolde “tarafların mal talepleri yoktur” ibaresinin bulunması-
5510 Sayılı Kanun'un mad. 56/2 hükmüne dayanılarak açılan davada, boşandıktan sonra eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulup sonuca gidilmesi gerektiği-
6183 sayılı yasadan kaynaklanan tasarrufun iptali davası-
Hâkimin anlaşmalı boşanmaya karar verebilmesi için, boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumları hakkında taraflarca yapılan düzenlemeyi uygun bulması gerektiği–
Tarafların boşanmalarına karar verildikten sonra temyiz aşamasında tarafların dilekçe vererek anlaşmalı boşanma talebinde bulundukları ve bir protokol imzaladıklarının anlaşıldığı, bu protokol uyarınca işlem yapılmak üzere hükmün bozulması gerekeceği-
Davacı erkeğin ortak çocuğun eğitim giderlerinden davacı babanın sorumluluğunun kaldırılması talebinin reddine yönelik istinaf talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, istinaf sınırlamasının hatalı yapılması ve bu hatalı sınırlandırmaya göre erkeğin, ortak çocuğun eğitim giderlerinden davacı babanın sorumluluğunun kaldırılması talebinin reddine yönelik istinaf talebinin incelenmemesinin doğru olmayıp bozmayı gerektirdiği-
Davacının, eşi olan davalıdan boşanma sebebi olmayan bir olaya dayanan manevi tazminat talebinin boşanma davasının ferî mahiyetindeki TMK’nın 174/2. maddesi çerçevesinde incelenmesi hukuken mümkün bulunmadığı, davacı sadakat yükümlülüğünün ihlali olgusuna dayanmış ise de, bu durum manevi tazminat talebini boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkının saldırıya uğraması hususunu düzenleyen TMK’nın 174/2. maddesinin kapsamına dâhil etmeyeceği, davacı ile davalılardan eşi arasında bir boşanma davası bulunmadığından, davacının kişilik hakkı saldırıya uğradığı iddiasıyla açtığı manevi tazminat davasının hukuki dayanağı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiile ilişkin hükümler olduğu ve bu nedenle davacının eşi olan davalıdan manevi tazminat talebini inceleyip karara bağlamakla aile mahkemesinin değil asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunun kabulü gerektiği- "Davanın hukuki dayanağının (TMK. mad. 185/3) sadakat yükümlülüğünün ihlali olduğu, bu olguya dayanarak açılacak manevi tazminat davasının boşanma davası ile birlikte açılabileceği gibi müstakilen de açılabileceği, uyuşmazlığın aile hukukundan kaynaklandığı, bu nedenle eşe karşı açılacak manevi tazminat davalarında taraflar arasında boşanma davası bulunup bulunmadığı hususuna bakılmaksızın aile mahkemesinin görevli olduğu, bu nedenle davanın davacı ile davalı eşi arasındaki manevi tazminat istemine ilişkin kısmı yönünden görev nedeniyle bozulması gerektiği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği- İçtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlayacağı- Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda olan diğer davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkin olup davalının evli olduğunu bilerek davalı eşi ile birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlâlinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmadığından, eldeki davanın konusu itibariyle davalının durumunun 06.07.2018 T. 5/7 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği- Dosya kapsamından, davacının resmî nikahın kendisinin üzerinde olması hâlinde çocuklarına bakacağını bildirmesi üzerine davalıların anlaşmalı şekilde boşandıkları ancak fiilen ayrılmadıkları, davacının da bu durumu bilerek anlaşmalı boşanmadan iki gün sonra davacı ile evlendiği, ancak fiilen birlikte yaşamadıkları, davacının davalıların birlikte yaşadığını ve evlendikten sonra davalının kendisi ile birlikte yaşamayacağını bilerek resmî nikahla evlendiği anlaşıldığına göre, davacının açtığı bu davanın dürüstlük kuralına aykırı ve hakkın açıkça kötüye kullanılması niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği-
Davalı mahkemenin gerekçeli kararı kendisine tebliğ edilmeden temyizden feragat etmiş olup, doğmamış haktan feragat hukuken geçerli sonuç doğurmayacağı- Anlaşmalı boşanma yönünde oluşan karar kesinleşinceye kadar eşlerin bu yöndeki diğer bir ifadeyle gerek boşanmanın mali sonuçları, gerekse çocukların durumu hususunda kabul edilen düzenlemeleri kapsayan irade beyanından dönebileceğinden anlaşmalı boşanma davasının "çekişmeli boşanma" olarak görülmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.