Y.siz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilemeyeceği-
Dava açılmasına sebebiyet vermeyen davalı aleyhine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmesinin yerinde görülmeyeceği-
Menfi tespit davasında, anlaşmazlık delillerin toplanmasına ilişkin ara karar gereğinin yerine getirilmesinden önce giderildiğinden, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddesi uyarınca davacı lehine tarife hükümleriyle belirlenen vekalet ücretinin "yarısına" hükmedilmesi gerekeceği-
Davaya konu bononun iş ilişkisi sırasında düzenlenmiş olup, fesihten sonra doldurulmak suretiyle işleme konulduğu, bu itibarla sözü edilen hukuka aykırı işlemden fayda sağlayamaya çalışan her iki davalının da menfi tespit davasında birlikte sorumlu tutulmasının gerekeceği-
İptal davasının dinlenebilmesi için öncelikle davacının gerçek bir alacaklı bulunması gerektiği- Davalılar "dava konusu alacakların gerçek bir alacak olmadığını, takip konusu bonoların muvazaalı düzenlendiğini, zamanaşımına uğrayan bonolar nedeniyle yapılan icra takiplerine borçlunun itiraz etmediğini, davayı kabul ettiğini, bu konuda borçlu ile abileri  arasında ceza soruşturması bulunduğunu" belirterek "takip konusu alacağın gerçek bir alacak olmadığı"nı savunmuş olduğundan, bu konudaki delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Takibe konu bonodaki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı, bu nedenle bono bedelinden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
İşçi ve işveren arasındaki ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların, iş mahkemelerinde çözümleneceği-
İcra takibine konu belgede düzenleme yeri yazılı olmadığından, ayrıca borçlunun adres bilgileri yanında idari birim de gösterilmediğinden, TTK’nun 776. maddesinde gösterilen bono için gerekli zorunlu şartlar bulunmadığı için, bu belgenin, kambiyo vasfında kabul edilemeyeceği ve bu belgeye dayanarak kambiyo yolu ile icra takibi yapılamayacağı ve dava da sadece icra takibine yönelik olarak açıldığından alacaklının adi belgeden kaynaklanan yasal hakları saklı kalmak üzere davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kambiyo mevzuatına göre yapılan bir takipten bahsedilip kabul kararı verilmesinin hatalı olduğu-
Direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.03.2019 tarihli ve 2017/12-766 Esas 2019/289 Karar sayılı kararında direnme kararının esas yönünden doğru veya yanlış olduğu yönünde bir inceleme yapılmadığı hususu göz önüne alındığında, mahkeme tarafından Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bozma kararında açıklandığı şekilde bir direnme kararı verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile direnme kararı esastan bozulmuş gibi yorumlanarak Dairemizin bozma kararının gereğini yerine getirecek şekilde araştırma ve inceleme yapıldıktan sonra davanın kabulüne dair karar vermesinin isabetli olmadığı-
Davalı tarafından açılan menfi tesbit davasına ilişkin mahkeme kararının kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak, borcun varlığının tesbiti halinde davacı alacaklıya borçlu hakkında alınmış aciz belgesi veya İİK'nun 105. madde kapsamında bir haciz tutunağının sunulması için süre verilmesine, aksi halde yani davacının alacağının olmadığının anlaşılması halinde, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.