Tanık "üçüncü kişi adına yapılan devrin tapudaki bedel üzerinden yapıldığını" belirtmiş ise de, bedelsiz ve kredi ödeninceye kadar adına tescil aldığı taşınmazın, kredilerinin ödenmesinden sonra bedel ile devredildiği iddiasının yaşam deneyimleri ile bağdaşmadığı- Taşınmaz tapuda devir edildiği halde, bu devrin kredi borcunun kapanması üzerine yapıldığı belirtildiğine göre, yaklaşık 21 gün sonra çekilen kredinin taşınmaz alımında ödenen para olduğunun kabulü edilemeyeceği- Nam-ı müsteara taraf olduğu iddia edilen davalı, taşınmaz satım tarihinde 19 yaşında, diğer taşınır araçların alım tarihlerinde ise 18-19 yaşlarında olduğundan ve 18 yaşından önce resmi olarak ticari faaliyette bulunması mümkün olmadığından, bu kadar kısa sürede, (2018 tarihi itibari ile 167.120,00 TL'lik ev ve 120.000,00 TL'lik araca) sahip olmasının ve aylık 5.700,00 TL kredi ödediğinin kabulünün de hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı- Araç alımlarında kullanılan senetlerin kefillerinin de davalı borçlular olmasının davacının namı müstear (borçluların ticari faaliyetlerini (birinin oğlu, diğerinin kardeşi olan) davalı üzerinden devam ettirerek, taşınır ve taşınmaz mallarını davalı adına tescil ettirdikleri) iddialarını güçlendirdiği-
Terditli davalarda mahkemece, ilk önce asıl talep hakkında inceleme yapılacağı, asıl talep yerinde görülmez ise o zaman yardımcı talebin incelenmesine geçileceği-
Taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemi-
4077 sayılı TKHK.un 4.maddesinde tüketiciye tanınan haklar yenilik doğurucu yani tüketilen haklardan olup, tüketicinin bunlardan ancak birini seçebileceği, davacıya hangi seçimlik hakkını kullandığı sorulup neticesine göre bir karar vermek gerekirken, yazılı şekilde terditli olarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olacağı-
Taşınmaz satışının muvazaalı olduğu iddiasıyla TBK.’nin 19. maddesine dayanılarak açılan bir davada, muvazaa iddiasının kabulü hâlinde, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 277 ve devamı maddelerinde düzenlenen "tasarrufun iptali davası" olarak değerlendirilip "tapu iptali ve tescil" yerine İİK. m. 283 kıyasen uygulanıp "davalıya ait taşınmaz üzerinde alacak ve ferileriyle sınırlı olarak davacıya haciz ve satış isteyebilme yetkisi verilmesi" şeklinde hüküm kurulup kurulamayacağı-
Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olacağı, TMK. mad. 1007 gereğince tapu müdürlüğü aleyhine açılan davanın husumetten reddi gerekeceği hususu düşünülebilir ise de, HMK. mad. 124/4 uyarınca, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebileceğinden, temsilcide yanılma hali re'sen gözetilerek, davanın yöneltilmesi için davacı yana olanak verilmesi gerektiği-
Davalı Varlık Yönetim A.Ş. adına oluşan sicilin hukuki mesnedi ihale olup ihalenin iptali ile sicilin hukuki dayanaktan yoksun kalacağı ve yolsuz tescil durumuna düşeceği, davalı Varlık Yönetim A.Ş. ilk el konumunda olup, iyiniyetli olmasının da neticeye etkili lmadığı ve davada terditli olarak tazminat da istendiğinden, taleple bağlı kalınarak tazminat isteğinin davalı Varlık Yönetim A.Ş. yönünden kabul edilmesi gerektiği- Tapu kayıt malikinin ise kötüniyetli olduğu, başka bir deyişle durumu bildiği ya da kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek durumda olduğu hususu kanıtlanamadığından TMK’nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanacağı-
Asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalar olduğundan, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanmasının gerektiği-
Kadastro tespitinden önceki sebeplere dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin davada, bedel talebine yönelik yemin metninin hazırlanması bakımından yemin teklif eden davacı tarafa kesin süre verilerek, yemin sorusu yeteri kadar açık bir şekilde tespit edip, karşı tarafın da yemini kendisine teklif edilen yemin metni çerçevesinde eda etmesi sağlandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
Nişan bozulması nedeniyle hediyelerin geri verilmesi - manevi tazminat talepleriyle açılan davalarda, davacı vekilinin temyiz talebi yönünden; F.N.C.'in, M.D.'nın kendisine tecavüz ettiği şeklinde somut bir fiil isnat ederek Mevlit'in kişiliğine ve onuruna zarar verecek şekilde hakarette bulunduğu belirtilerek hakaret eylemi nedeniyle mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı bağlayıcı değilse de, ceza dosyası içeriğinden davalı karşı davacının davacı karşı davalıya yönelik hakaret eylemi sabit olduğu ve bu nedenle uygun bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerektiği- Davalı karşı davacı vekilinin temyiz itirazları yönünden; HMK. mad. 26 dikkate alındığında, yatak odası takımının sadece bedelini talep etmiş olmasına karşın, mahkemece bu talebi aşarak hüküm altına aldığı yatak odası takımının aynen iadesine, olmadığı takdirde değerinin tahsiline karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.