Açık bir yasal düzenleme ile mera, yaylak ve kışlaklar yönünden sahiplenme ya da koruma yönüyle Tarım ve Köyişleri Bakanlığına davalarda temsil yetkisi verilmediğinden, yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan Hazineyi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından Bakanlığın aktif dava ehliyeti bulunmadığı-
6831 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 10 yıllık sürede açılan orman tahdidine itiraz (tapu iptali ve tescil) davası niteliğindedir. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 14.06.2008 - 14.07.2008 tarihleri arasında ilân edilen ve 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi gereğince yapılan orman kadastrosu bulunmaktadır. Eldeki dava orman kadastrosuna itiraz mahiyetinde gerçek kişi tarafından yalnızca Orman Yönetimi hasım gösterilerek açılan tapu iptali ve tescil talebine-
Her ne kadar müteselsil kefil olan davacı tarafından ipoteğin kaldırılması talep edilmiş ise de ipotek taşınmaza bağlı bir borç olduğundan ancak taşınmaz malikleri tarafından ipotek lehtarına husumet yöneltilerek ipoteğin kaldırılmasının istenebileceği-
Hazine bakımından Türk Medeni Kanunu'nun 1007. (eski 917) maddesinden kaynaklanan bir zarar henüz gerçekleşmediğinden, davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunmadığı-
Mera tahsis kararının iptali, müşterek kullanımın tespiti ile elatmanın önlenmesi ve taşınmazların tescili istemlerine ilişkin davada, davalı köye tahsis edilen dava konusu meralar ve diğer meralarının toplamının otlatma kapasitesi dikkate alındığında davalı köyün hayvan sayısına göre ihtiyacını karşılamadığı, ihtiyacının daha fazla olduğundan, davalı köye yapılan tahsis kararının yerinde olup, mera komisyon kararlarının iptaline ilişkin davada husumet tahsis yapılan köy veya belediyeye karşı yöneltilmesi gerektiğinden istemlerin ve davanın reddi gerektiği-
Köylünün, ortaklaşa kullandığı köy meydanı, yol, genel harman yeri, genel su kanalı gibi yerlere elatılması halinde köyde oturan ve yararlanan herkesin elatmanın önlenmesi davasını açmasında hukuki yararın bulunacağı–
HMK m. 341/1 uyarınca ihtiyati tedbir talebinin reddi ile ihtiyati tedbir talebinin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek karara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği- İhtiyati tedbir kararlarına karşı itiraz hususunun HMK'nun 394. maddesinde ayrıntılı olarak düzenlendiği- İhtiyati tedbir kararlarına karşı yapılacak itirazları inceleme yetkisi ilk derece mahkemesine ait olup, HMK'nun 394/5. maddesinde de itiraz hakkında verilen karara karşı kanun yoluna başvurulabileceğinin öngörüldüğü- Ortada ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilmiş bir mahkeme kararının bulunmadığı, bu itibarla davalı vekilinin mahkemenin ihtiyati tedbir kararına yönelik istinaf talebinin reddi ile söz konusu bu dilekçesinin ihtiyati tedbire itiraz dilekçesi kabul edilip bu itirazla ilgili ilk derece mahkemesince HMK'nun 394. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği-
Harçlar Yasasında harcın alınması ve tamamlanması yanların isteklerine bırakılmamış olup, bu hususun mahkemece kendiliğinden gözetilmesinin gerekeceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda; bilirkişiden ek rapor alınarak tecavüzlü yapının değerinin tespiti, dava değerinin belirlenerek bu değer üzerinden karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın harçsız görülmesi sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına neden olacağı-
Bölge adliye mahkemesince; gerekçesinde hata olduğu değerlendirilen ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında bir karar verilmesi gerekirken; bu husus gözardı edilerek istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş olmasının, usul ve kanuna aykırı olduğu-
Borçlunun TMK'nun 407. maddesi gereğince vesayet altına alındığı, vesayet kararından sonra kısıtlı doğrudan taraf gösterilerek icra takibine başlandığı, alacaklı tarafından kısıtlı borçlunun vasisi yerine kısıtlı hakkında takip yapılması, maddi hataya ve kabul edilebilir bir yanılgıya dayalı olup, dürüstlük kuralına da aykırı olmadığından alacaklının HMK'nun 124/3-4.maddesi uyarınca taraf değişikliği yapmak suretiyle bu yanlışlığı düzeltmesi mümkün olsa da alacaklı tarafından borçlunun kısıtlandığının takip sırasında öğrenilmesi üzerine, vasiye gönderilen icra emrinin kısıtlı borçluya gönderilen ilk icra emrinin aynısı olduğu- Böylece HMK'nun 124. maddesine uygun olarak kısıtlı borçlunun vasisinin, ek takip talebi ile takipte gösterilmesi ve icra emri tebligatının vasiye tebliğinin zorunlu olduğu-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.