Mahkemenin davanın reddine dayanak aldığı davacı vekiline verilen kesin süreye ilişkin ara kararında bilirkişi ücretinin genel gider avansında mevcut ise gider avansından karşılanmasına, yok ise veya yetersiz ise eksik miktar belirlenip açık şekilde yazılıp davacı vekiline yatırması üzere 2 haftalık kesin süre verilmesine şeklinde tereddüte yer vermeyecek şekilde açık olmamasının doğru olmadığı, kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekeceği-
Satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava sözleşmenin iptali isteği-
Davalı-davacı kadının Türk Medeni Kanununun 197. maddesine göre açtığı birleştirilen nafaka davasının kısmen kabulüne karar verildiğine göre, nafaka davasının dava tarihinden itibaren davalı-davacı kadın ve yanında bulunan müşterek çocuk için tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği -
Protokolde icra vekalet ücreti miktar olarak belirtilmemiş ise de; vekalet ücreti ödeneceği anılan kararlaştırılmış ise, icra vekalet ücreti hesabının ödeme tarihlerinde geçerli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'ne göre tespiti mümkün bulunduğundan icra dairesince belirlenebileceği ve bu miktar üzerinden takibe devam edilebileceği-
Avukatlık ücretinin taktirinde hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarifeye göre karar verileceği-
Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği takdirde HMK'nun 323., 326, 331/3 madde hükümlerine göre davalı taraf yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi hükmüne göre maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin gerektiği-
Çekişme konusu taşınmazlarda davacıların miras payları oranındaki değer üzerinden karar ilam harcına ve taraf vekilleri yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken taşınmazların tamamının değeri üzerinden harca ve taraf vekilleri yararına vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının yanlış olduğu-
Davalı tarafından açılan menfi tesbit davasına ilişkin mahkeme kararının kesinleşen sonucunun bekletici mesele yapılarak, borcun varlığının tesbiti halinde davacı alacaklıya borçlu hakkında alınmış aciz belgesi veya İİK'nun 105. madde kapsamında bir haciz tutunağının sunulması için süre verilmesine, aksi halde yani davacının alacağının olmadığının anlaşılması halinde, davanın ön koşul yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasındaki ilişkinin menkul satış sözleşmesi olduğu, davalının davacıdan kumaş satın aldığı, alınan kumaşlarda renk farkı şeklinde açık ayıbın bulunduğu, ancak bu ayıbın süresi içinde davacıya ihbar edilmediği, davalının ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamayacağı, bu sebeple ayıp sebebiyle uğranıldığı iddia edilen zarar talebini içeren karşı davanın reddi gerektiği, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 50.120,65 TL alacağının bulunduğu, takip tarihinden sonra 12.03.2014 tarihinde davalı tarafından 28.520,66 TL davacıya ödemede bulunulduğu, bu miktarın talep edilen rakamdan düşülmesi gerektiği, sonuç itibariyle davacının 21.599,99 TL alacağının kaldığı, bu miktara takip tarihinden itibaren % 11,75 oranından başlamak ve talebi aşmamak üzere değişen oranlarda avans faizi yürütülmesi gerektiği, takip tarihi ile kısmi ödemenin yapıldığı tarih arasında işleyen faiz, icra harç ve masrafları ile icra vekalet ücretinin İcra Müdürlüğü’nce infazda dikkate alınması gerektiği, asıl dava itirazın iptali davası olduğundan takipten sonra ve davadan önce 12.03.2014 tarihinde davalı tarafından yapılan 28.520,66 TL ödeme nedeniyle bu miktar yönünden davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı, hükmolunan alacağın faturalara dayanması nedeniyle likid olduğu gerekçesiyle, asıl davanın 21.599,99 TL alacak üzerinden kısmen kabulüne, bu miktar üzerinden % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, takipten sonra yapılan 28.520,66 TL’lik ödeme açısından davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından davacının iş bu kısma ilişkin isteminin dava şartı yokluğundan reddi gerektiği-
Dava, mülkiyet hakkının yitirilmesi ve karşılığında tazminat talebini içerdiği için gayrimenkulün aynına ilişkin olduğundan adli yargının görevli olduğu, davacının kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından mülkiyet hakkının kullanımının engellendiği gerekçesine dayandırdığı isteminin TMK. mad. 1007 uyarınca açılan tazminat olduğu, bu neviden davalar tapu sicilinin tutulmasından kaynaklandığından, husumetin Hazineye yönlendirilmesi ve arsa niteliğinde bulunan taşınmazın emsal mukayese yöntemi suretiyle gerçek zararın değerlendirme tarihinin, tapu kaydının hüküm ile birlikte iptal edilmesi nedeniyle dava tarihi olarak belirlenmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.