Kanunda başkasının arazisi üzerine bina yapımından söz edilmiş olup varolan bir bina üzerine ilave kat yapılması maddede yer almadığından varolan bir binanın üstüne kat ilave edilmesinin davacıya TMK. mad. 724 'de tanımı yapılan hakkı sağlamayacağı-
Kesinleşmiş icra takibine karşı dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığından “davanın reddi” gerekeceği-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği yükleniciye isabet eden dairelerin bedelinin tahsili istemine ilişkin davada, asliye hukuk mahkemesinin dosyasında davacı yüklenicinin, iki daire değeri 280.000,00 TL'den 10.000,00 TL talebi hüküm altına alınmış olup; bu kararın, "...davada talep edilip hüküm altına alınan ve ıslah suretiyle arttırılmamış alacak miktarına göre..." onandığından, alacak miktarının kesinleştiğinden bahsedilemeyeceği- Hüküm altına alınan alacağa dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği-
Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasar poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne, aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği-
Bedeli ödenmiş olan fatura tutarlarının geç ödenmesi nedeniyle temerrüt faizinin tahsili için girişilen takibe davalının itirazının iptaline ilişkin davada; taraflar arasındaki sözleşmede asıl borç tutarı ödendikten sonra faizin de ayrıca istenebileceğine ilişkin açık bir hüküm olmayıp, mahkemece davalının davacıya ... TL borcu olduğundan 818 s. BK’nın 113. maddesinin uygulama imkanı olmadığı belirtilmiş ise de, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre, takibe konu üç adet faturanın dayanağı olan ve davacının iddiasına göre bedellerinin geç ödendiği belirtilen faturaların sonuncusunun 22.10.2010 tarihli olduğu ve vade tarihinin ise 03.11.2010 olduğu, gerekçede 113. maddenin uygulanmasına engel olduğu belirtilen ... TL’ye ilişkin borcun ise 24.11.2010-10.12.2010 tarihleri arasında düzenlenmiş dava konusu alacakla ilgisi olmayan 8 adet faturadan kaynaklandığı, talebe konu alacaklar yönünden 818 sayılı BK’nın 113. maddesinin uygulanmasına hukuki bir engel bulunmadığı-
Aslolan peşin satış olduğundan davacı, davaya dayanak yaptığı çek ve senetlerin avans olarak ya da teminat olarak davalı tarafa verildiğini ve bedellerinin de ödendiğini usulüne uygun delillerle ispat etmek zorunda olduğu, yasal dayanakları bulunmayan ve tek yanlı olarak hazırlanan ticari defterlere kaydedilen veriler tarafların lehine değil, ancak aleyhine delil olarak değerlendirileceği-
Mirasbırakanın, dava konusu parseldeki payları davalılara satış suretiyle temlik ettiği, davalının bir parseldeki 1/2 payını diğer davalıya sattığı, satış sırasında gösterilen bedellerle taşınmazların gerçek değerleri arasında açık fark bulunup, mirasbırakanın satma ihtiyacını gösteren makul bir neden bulunmadığı halde malvarlığını elden çıkardığı, dava konusu taşınmazların terekede önemli bir yer tuttuğu, mirasbırakanla davalıların ilişkilerinin daha yakın olduğu saptanmak suretiyle mahkemece muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil istemli davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı-
Mahkemece, açılıp görülmekte olan davada davacı yanın alacağının vade farkına dayandığına ilişkin beyanına davalı vekilinin karşı çıktığı, alınan bilirkişi raporunda takipte dayanak gösterilmeyen hususların incelenmiş olduğu, keza davacı vekilinin delil olarak dayandığı vade farkına ilişkin faturalarının takibe konulan cari hesap ekstresinde bulunmadığı gibi davacı defterlerinde de kayıtlı olmadığı hususları gözden kaçırılarak yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taahhüt tutanağından, borçlunun hangi miktar için ödeme taahhüdünde bulunduğunun ve alacaklının da hangi miktar için kabulde bulunduğunun açık bir şekilde anlaşılması halinde, taahhüdü ihlal suçunun oluşmuş olacağı-
Mahkemece, sıra cetveline karşı hak düşürücü süre içinde şikayette bulunulmadığı gerekçesiyle, süreye ilişkin şikayet şartı noksanlığı nedeniyle HMK'nın 114/2 ve 115/2. maddeleri uyarınca şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasının incelenmesinin doğru olmadığı- Mahkemece şikayetçiye sıra cetvelinde kendisinden önce gelen ve pay ayrılan alacaklılara husumet tevcihi yönünde HMK'nın 119/2. maddesi uyarınca kesin süre verilip bu alacaklıların da davaya dahil edilmesi, şikayet dilekçesinin tebliğ edilerek, taraf teşkilinin sağlanması, varsa savunma ve delilleri değerlendirilerek şikayetin incelenmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.