İhtiyati haciz kararlarının esas hakkında kesin bir kanaat oluşmadan ve tam bir ispat aranmadan verilen geçici nitelikte hukuki korumaya ilişkin kararlar olduğu, diğer bir anlatımla ihtiyati haczin 'devam etmekte olan dava sonunda davacının hükmedilecek alacağının tahsilini garanti altına almak için davalının mallarına geçici olarak el konulması' olduğu- Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nısbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup tasarrufa konu malların aynı ile ilgili olmadığı- Dava konusunun aynı ile ilgili olmayan durumda bu malların 3. kişilere devir ve temlikini önleyecek şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekmediği için mahkemelerce verilen ihtiyati tedbir kararlarının aslında ihtiyati haciz mahiyetinde sayıldığı ve hüküm kesinleşinceye kadar bir sınırlama yapılmaması gerektiği şeklinde Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin tarafından istikrarlı bir uygulaması da mevcut olduğu; bu nedenle tasarrufun iptali davalarında 'ihtiyati tedbir' talebinde bulunulsa dahi bu istemin 'ihtiyati haciz' talebi olarak (İİK.md.281) değerlendirilmesi gerektiği-
2. HD. 20.06.2019 T. E: 1697, K: 7510-
İ. sözleşmesinin, ancak tarafların imzasını taşıyan yazılı delille kanıtlanabileceği- Yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa, HMK. mad. 202 uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebileceği- Davacı ve davalılardan üçü dışında diğer taşınmaz malikleri olan davalılar ve son tapu maliki arasında yapılan taşınmaz devrinin davacıya iade etmek şartıyla inançlı temlik sebebiyle tapunun devri yapıldığına dair bu davalıların imzasını içeren yazılı delil veya delil başlangıcı sayılacak bir belge mevcut olmadığından, "son tapu maliki" olan davalıya, dava konusu taşınmazı satış suretiyle devir eden davalının  "yapılan satışın muvazaalı olduğuna dair" imzalı beyanı ancak kendisini bağlayacağı, bu davalının beyanının da son tapu maliki davalı yönünden yazılı delil veya delil başlangıcı sayılacak bir belge olmadığı, bu nedenle davacı ile son tapu maliki davalı arasında inançlı temlik sözleşmesinin yazılı delil veya delil başlangıcı ile kanıtlanamamış olduğu ve bu durumda; tapu iptal ve tescil davasının reddi ile davacının terditli tazminat talebi yönünden bir karar verilmesi gerektiği-
Kadının güven sarsıcı davranışlar içerisine girdiği, kocanın da birlik görevlerine yerine getirmediği, boşanmaya neden olan olaylarda davalı kadının daha ziyade kusurlu olduğu anlaşıldığından; davacı kocanın maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddinin hatalı olduğu- Velayeti anneye verilen 7 ve 17 yaşlarındaki müterek çocuklar için iştirak nafakasına hükmedilmesi ve bu hususu hakimin görevi gereği re'sen dikkate alması gerektiği- Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, malların yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen almak zorunda olduğundan; tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yanında bulunan müşterek çocuklar yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği- 
El atmanın önlenmesi davalarında dilekçesinde gösterilen dava değeri üzerinden davacı yararına vekalet ücreti takdir ve tayin edilmesi gerekirken, keşfen belirlenen ancak harcı ikmal edilmeyen değer üzerinden davacı yararına fazla avukatlık ücreti verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının 1998/K. ayında fındık tesliminden dolayı prim kesintisinin bulunduğu, Kurum tarafından 09.04.2011 tarihinden itibaren Tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak tescil edildiği, 30.11.2000 tarihinde başlayan ve devam eden ziraat odası kaydının ve 02.08.1991 tarihinde başlayan ve devam eden kooperatif kaydının bulunduğu, zabıta ve muhtar tutanağı ile tanık beyanlarında davacının tarımla uğraştığının belirtildiği anlaşılmakla, 01.12.1998 - 31.12.1998 tarihleri arası Tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun tespitine karar verilmesi isabetliyse de, çiftçi kayıt sistemindeki bilgilerin, ziraat odası ve kooperatif kaydının tek başına tarımsal faaliyeti kanıtlamaya yeterli olmadığı hususu gözetildiğinde, davacının prim tevkifatı veya ürün teslimi bulunmayan 01.01.2002 - 09.04.2011 tarihleri arasındaki döneme ilişkin davanın reddi gerekeceği-
Muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil veya tazminat isteği-
Acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle portföy tazminatı, maddi ve manevi tazminat istemlerine-
Tedbirin konkordato proje teklifinin kesinleşmesine kadar uygulanmasına karar verildiği ancak ipoteğe konu (rehinli) taşınmazların satışına engel bir durum bulunmadığından satış kararının iptaline ilişkin şikayetin reddedilmesi gerektiği-
İhtiyati haciz talebine konu avukatlık ücret sözleşmesi ile müvekkilin avukatından dava dosyalarını aldığına dair tutulan ibra tutanağının, Avukatlık Kanunun 35/A maddesi ve Avukatlık Kanunu Yönetmeliğinin 16 ve 17’nci maddelerinde öngörülen şekli ve maddi koşulları belirlenmiş uzlaştırma tutanağı niteliğinde olduğunun kabulünün mümkün olmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.