Mahkemece davacı asılın 11.02.2021 tarihli duruşmadaki beyanına yanlış anlam yüklenerek davacının satış için vekaletname verdiğini bildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de davacının satışı bilmesinin vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı anlamına gelmeyeceği, zira dinlenen tanıkların davacının davalı torunu ... tarafından dolandırıldığını beyan ettikleri, dolayısıyla vekaletnamenin hile ile alındığının açık olduğu- Davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu taşınmazları diğer davalı ...'ya satış suretiyle devrettiği- Köy yerinde bulunan taşınmazların satılığa çıkarıldığının çevrede duyulmadığı, tüm tarafları tanıyan davacı tanığı M'nin beyanından ise davalıların daha öncesinde tanıştıklarının anlaşıldığı- Davalı ...'nın satış bedelini ödediğini usulünce ispatlayamadığı gibi ödediğini savunduğu 120.000 TL bedelin taşınmazların akit tarihindeki gerçek değeri olan 347.853 TL'den oldukça düşük olduğu, aynı yörede yaşayan davalının taşınmazların gerçek değerlerini ufak bir araştırmayla dahi bilebileceği- Anılan davalının sadece taşınmaz üzerindeki 2.737 TL ve 3.668 TL tutarlarındaki hacizleri kaldırmış olmasının sonuca etkili olmayacağı, açıklanan tüm bu olgular ve olayların akışından, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları, davalı ...'nın ediniminde iyiniyetli kabul edilemeyeceği ve Türk Medeni Kanunu’nun 1023 üncü maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Davacı belediye, Meclis kararına dayanılarak ihale-satış yoluyla üçüncü kişiye devredilen taşınmazın, söz konusu Meclis kararının idari yargıda iptal edilip kesinleşmesi sebebiyle yolsuz tescile dönüştüğünü öne sürerek tapu iptali ve kendi adına tescil talep ettiği-
6100 sayılı HMK'nun 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesine yer verildiği- Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü olduğu- Somut olaya gelince, temyize konu 7508 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden 23.12.2023 tarihinde davanın kabulü ile iptal tescile karar verilmiş ise de hüküm tarihinden önce 7508 ada 2 parselin kütük sayfasının kapatılmış olduğu ve infazı mümkün bir karar verilmediğinin açık olduğu- Hal böyle olunca; öncelikle eski 7508 ada 1 parseldeki 80061/880388 payın imar uygulamaları ile gittiği parsellerin tespit edilmesi, bu parsellere anılan payın ne kadarlık bir kısmının gittiğinin saptanması, şayet imar uygulaması ile oluşan taşınmazlarda belirlenen pay halen davalı ... adına kayıtlı ise iptal tescile; değil ise belirlenen taşınmaz veya taşınmazlardaki payın yargılama sırasında el değiştirmiş olduğu gözetilerek 6100 sayılı HMK'nın 125/1. maddesi uyarınca gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi, ondan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.

  • kayıt gösteriliyor