"İhtiyati haczin teminat karşılığında kaldırılması"na, icra takibinden önce -ihtiyati haciz kararını vermiş olan- mahkeme, icra takibinden sonra ise -asıl takibin yapıldığı yerdeki- icra mahkemesi tarafından karar verilebileceği–
Faiz oranlarının bankaca kredi borcuna uygulanmasına olanak sağlayan sözleşme hükmü tarafların serbest iradeleri ile oluşturulduğundan bu durumun BK.’ nun 19 ve 20. maddelerine aykırılık teşkil etmeyeceği; ancak sözleşme uyarınca, bankanın tek taraflı iradesine bırakan faiz oranını artırma ile ilgili yetkinin kullanılmasında objektif iyi niyet kuralları içinde davranılması gerektiği- Bankanın fahiş kazanç amacıyla faiz oranını haklı görülmeyecek bir oranda yükseltmesi objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağı bu durumda, bankanın kendisine duyulan güvene aykırı bir davranışta bulunup bulunulmadığının saptanması gerektiği-
İcra mahkemesince “takibin talikine” karar verilirken alacaklının muhtemel zararlarına karşı İİK.’nun 97/3 maddesi uyarınca davacıdan teminat alınması gerekeceği-
İİK'nun 71/1. maddesine dayalı olarak takibin kesinleşmesinden sonraki dönemde borcun ödendiği nedenine dayalı itfa itirazına ilişkin borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, İİK.nun 71. maddesinde itirazın kabul veya reddi halinde, inkar tazminatına hükmedileceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmadığı halde, istemi reddedilen borçlu aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu-
Kambiyo senedinin ihdas nedenini gösteren ibarelerin bononun niteliğini ve takibi etkilemeyeceği-
Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma maddi tazminat istemi-
İpoteğin «kesin (ana para) ipoteği»mi, «üst sınır (teminat) ipoteği»mi olduğunu belirlemek için sadece ipotek akit tablosundaki sözcüklere bakılamayacağı, taraflar arasındaki ilişkinin hukuki niteliğinin «sözleşme, ihtarname vb. belgeler incelenerek» araştırılması gerekeceği—
İşçi ve işveren arasındaki ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların, iş mahkemelerinde çözümleneceği-
İ. sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabileceği, bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği, açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. Maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebileceği-Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 v.d.) gibi kesin delillerle de ispat edilmesinin olanaklı olduğu, davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekeceği-İ. sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmesi gerekeceği-Davacının davalılardan F. E.'nın halefi olarak taraflar arasındaki inanç sözleşmesinin tarafı olduğu ve inanç ilişkisinin de açıkça mevcut olduğu gözetilerek “çoğun içinde az da vardır” kuralı gereğince kooperatif üyesi olduğunun tespitine karar verilmesi gerekeceği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.