Ödeme emrinin, dosya içerisinde mevcut tebliğ mazbatasına göre borçluya 05.01.2013 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, tebliğ mazbatası üzerinde posta dağıtım görevlisi tarafından mühür olarak basılmış 05.01.2013 tarihi olduğu gibi, bizzat elle de 05.01.2013 tarihi yazılarak imzalandığı, her ne kadar elektronik ortamdaki PTT sorgulamasında ödeme emri tebliğ tarihi 07.01.2013 olarak gözüküyorsa da esas olan ödeme emrinin tebligat parçasındaki tarih olduğu, ödeme emrinin borca itiraz eden borçluya 05/01/2013 tarihinde tebliğ edildiğinin, borçlunun ise yasal beş günlük süreden sonra 11/01/2013 tarihinde icra mahkemesine itirazlarını bildirdiğinin görüldüğü, borçlu tarafından tebligatın usulsüz olduğuna dair bir şikayetin de söz konusu olmadığı, o halde mahkemece, istemin süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinin gerekeceği-
Dekont üzerindeki imzanın davacı şirket yetkilisinin eli mahsülü olup olmadığı konusunda bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve raporların değerlendirilmesi için konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerektiği-
Medeni Yasa'nın 1007. maddesi gereğince tapu kaydının tutulmasından doğan tüm zarardan, kaydı usulüne uygun tutmayan, özel mülkiyete konu olamayacak yere tapu düzenleyen Hazine sorumludur ve bu yüzden davacının uğradığı zararı ödemekle yükümlüdür; ancak, zararın kapsamının takdiri sırasında taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin esas alınmış olması doğru olmayıp, davacının zararı taşınmazların elinden çıktığı 28.09.1999 gününde gerçekleştiğinden, zarar kapsamının da o günkü verilere göre belirlenmesinin gerekeceği-
Dava açıldığı tarihte, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini imzalayan murisin halefi konumunda olan davacının TBK. mad. 113/1 uyarınca, sözleşmenin tarafı olan murisin yerine geçerek onun halefi sıfatıyla diğer mirasçılarla birlikte hareket etmeksizin nama ifa isteyebileceği-
Davacının ihtiyati haciz talebinin kabul edilmiş olması dikkate alındığında davacı tarafından istinaf başvurusu yapılabilecek bir karar bulunmadığı- Zira ihtiyati haciz talebi red edilmemiş, tümü ile kabul edilmiş olduğu; bu kabul kararına karşı ancak davalının kararın yokluğunda verilmiş olması nedeni ile mahkemesine itiraz etmesi bu itiraz üzerine mahkemenin 'itirazın reddine' karar vermesi halinde, davalın bu red kararına karşı istinaf başvurusu yapma hakkı bulunduğu- Bu itibarla mahkemesince verilen İhtiyati haciz kabul kararında belirtilen hüküm fıkrasının 4 nolu bendindeki ara kararının bizatihi istinaf yoluna başvurulabilecek bir karar olmadığı-
İİK'ın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin davada, dava dışı şirketin ticari defterleri dosya arasına alınarak satın alındığı iddia edilen tarihte şirket hesaplarına satıma ilişkin kaydın yapılıp yapılmadığının bilirkişi aracılığı ile belirlenmesi, ayrıca dava konusu gayrimenkule ilişkin davalı tarafından ödenen faturaların (elektrik, su, aidatların) dosya arasına alınarak davalının, dava konusu gayrimenkulü satın aldığı tarihin belirlenmesi ve ceza mahkemesinde ve idarede devam eden dosyalardaki beyanların da birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- 
Trafik kazası sonucu yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemi-
“Takibe konu senedin teminat için verildiği” ileri sürüldüğünde, bu husus borçlu tarafından belgeye dayanılarak ya da alacaklının ikrarı ile belirlenebileceği, bu halde takibe konu senedin teminat için verildiğinin ispatı üzerine, artık senet kambiyo niteliğini yitireceğinden “takibin iptaline” karar verilmesi gerekeceği-
Taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmelerine istinaden davalı müflis şirkete teminat mektubu kredisi kullandırıldığı, teminat mektuplarının iadesi ya da bedellerinin depo edilmesi hususunda, davacı tarafın müflis şirket ile sözleşme kefillerine ihtarname tebliğ ettikleri ancak sonuçsuz kaldığı, davacının 612.578,04 TL alacaklarının iflas tarihi itibariyle masaya kaydı hususunda başvuruda bulundukları ancak taleplerinin red edildiğinden, davacı alacaklarının iflas masasına kaydedilmesine karar verilmesi gerekeceği-
Mahkeme duruşma açmak suretiyle tarafları dinleyerek hükmün tavzih yoluyla düzeltilmesine karar vermiş ise de tavzih yoluyla ancak hükmün infazında tereddüt oluşturacak hataların giderilmesinin söz konusu olabileceği, önceki hükmü değiştirecek şekilde tarafların sorumluluklarını artıran ya da eksilten yeni hüküm kurulamayacağı gözetilmeksizin yazılı şekilde tavzihle sonucun değiştirilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.