İİK'nın 72. maddesi gereğince davacıların borçlusu olduğu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada,ölüm tarihi itibariyle murisin terekesi iştirak halinde olup, terekedeki haklar ve borçlar iştirak halindeki mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan, davaya tüm mirasçıların iştirakinin sağlanması ya da muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi ve bu konularda davacıya uygun bir süre verilerek dava şartının gerçekleştirilmesinin sağlanması ve taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasına girilmesi gerekeceği-
Üzerinde baskı tarihi yer alacak olan çeklerin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, bankaların o çeke ilişkin kanuni ödeme sorumluluğunun sona ereceği- Sözleşmede davacı bankanın çek depo talebinde bulunabilmesi için net ve açık bir şekilde “çek depo talebi” yazılmamış olduğu, çeklerin de 3167 sayılı kanunun 14.12.2009 tarihinde kabul edilen 5941 sayılı yeni çek kanunu (2009) ile yürürlükten kaldırılan ve aradan 9 yıl gibi bir zaman geçmesi nedeniyle talep edilmemiş olması açıklamalarında da KAYIP yazılı olması nedeniyle davacı bankanın çek depo talebinde bulunamayacağı-
Her ne kadar kredi sözleşmelerine dayalı ilamsız takiplerde asıl borçluya tebliğ edilmiş ihtarname ve hesap özetlerine dayanılmamış ise de bu takipler itirazsız kesinleştiğinden temlik edilen alacağın varlığının icra mahkemesince artık tartışma konusu yapılamayacağı, ancak alacağın ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konulduğu ve itiraza uğradığı, bu halde alacağın ipotekli takipte tahsil edilebilirliğinin icra mahkemesince yukarıda yer verilen ipotekle ilgili yasal düzenlemeler kapsamında değerlendirilmesinin gerekeceği-
Kaza sonucu oluşan hasardan doğan zararın tazmini için aşılan itirazın iptaline ilişkin dava kira sözleşmesinden kaynaklandığından,  görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu- Görev itirazı yapılmamış olsa bile, mahkemenin re'sen ve ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlaması gerektiği-
Davacı, davasını bedele dönüştürmüş olduğundan, takip dosyasındaki alacak miktarının tahsili amacıyla ve uygun görülecek teminat karşılığı davalı üçüncü kişinin menkul ve gayrimenkulleri ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarına İİK. mad. 281/2 gereğince ihtiyati haciz konulmasına karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yalnızca UYAP'tan sorgulanarak tespit edilen tapu kaydına ihtiyati haciz konulmasına, diğer mallarına haciz konulması talebinin reddine şeklindeki hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Rizikonun ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunduğu; bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüdün gerçekleştiği ve davalı sigortacının temerrüt faizinden sorumlu olduğu, davacı tarafın, davadan önce başvurusunun bulunmadığı durumda ise, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği, ıslah edilen kısım içinde dava tarihinden itibaren faiz işletilmesine karar verilmesi gerektiği-
Krediyi kullandıran tarafça, noter aracılığıyla krediyi kullanan tarafın kredi sözleşmesinde yazılı ya da ipotek akit tablosunda belirtilen adresine gönderilen hesap özetine, tazmin talebine veya ihtara tebliğ edildiği tarihten itibaren sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde, ihtardaki borç miktarının kesinleşeceği, ancak, böyle bir durumda, borçlunun, kesinleşen borç miktarına ilişkin ödeme belgesi sunmak suretiyle itfa itirazında bulunabileceği gibi; ihtarnamedeki borç miktarına, takip tarihine kadar işletilen faiz miktarı ve faiz oranına da itiraz edebileceği-
4. HD. 19.06.2023 T. E: 2021/10243, K: 8114
Alacağın rehinle temin edilmesi hâlinde borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği fakat aleyhine ihtiyati haciz istenen kişinin müteselsil kefil olması durumunda alacak ipotekle temin edilmiş olsa bile aleyhine ihtiyati haciz istenmesine bir engel bulunmadığı- İpoteğin müteselsil kefaletin teminatı olarak düzenlenmesi durumunda müteselsil kefil hakkında ihtiyati haciz istenemeyeceği-
Davacının murisinin 3. kişi sıfatıyla dava dışı borçlu ile davalı bankanın akdettiği kredi sözleşmesinin teminatı olmak üzere taşınmazına tesis ettiği ipoteğin fekkine ilişkin davada, sözleşmede davacının murisinin kefaletinin de bulunduğu halde, bu sözleşmeden dolayı davalı bankanın bir alacağının bulunmadığı davalı yanın da kabulünde olup, mahkemece uyuşmazlığın davacının murisinin kefaletinden değil, teminat olarak tesis ettiği ipotekten kaynaklandığı gözetilerek ve ayrıca bozma kapsamı da dikkate alınarak, ipoteğin teminat fonksiyonunun devam edip etmediği yönü üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken uyuşmazlık konusu olmayan davalı yanın da kabulünde olan davacının murisinin kefaletinin irdelenmesinin isabetsiz olduğu- “Geçmişe etkili olmama kuralı” uyarınca somut olayda 6098 s. TBK.'nun zaman itibariyle uygulanma olanağı bulunmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.