Daire satışına ilişkin müteahhitle yapılan sözleşmenin, resmi şekil-de yapılmadıkça geçerli olmayacağı-
Genel kredi sözleşmesinin limitinin artırılmasına ilişkin limit artırım sözleşmesinde hem asıl borçlunun hem de kefillerin imzalarının bulunduğu, bu sözleşmedeki imzalardan birinin davacıya ait olduğu ve limit artırım sözleşmesinin kefalet limitini de ihtiva ettiği dosya içeriğinden anlaşıldığından davacının bu sözleşmede belirtilen kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumlu olması gerekeceği-
Davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddi gerekirken esastan reddine karar verilmesi ve bunun sonucu olarak davacı aleyhine fazla vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekeceği-
İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde borçlu olarak sadece dava dışı asıl borçlunun gösterildiği dikkate alındığında, ipotekli taşınmazlardan birinin maliki olan davacı kefilin menfi tespit davası açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı- Ticarî krediyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalayan davacının temerrüdünün oluştuğu, davaya konu krediden doğan banka alacağının davacı kefilden tahsili amacıyla yapılan icra takibinin hâlen derdest olduğu, eldeki davaya konu takip dosyasında; dava dışı asıl borçluya ve ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan davacıya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri gönderildiği, takip konusu alacağın aynî teminatını oluşturan ipotekle takyit edilmiş taşınmaz bulunmakta olup, davacıya ait taşınmazın da bu taşınmazlar arasında olduğu, davalı bankanın TMK.'nın 873/3. maddesine uygun talepte bulunduğu ve takip talepnamesinde davacı ile ipotek veren diğer üçüncü şahısları doğru olarak borçlu hanesinde değil, "rehin veren üçüncü şahıslar" hanesinde gösterdiği- İİK 149 ve 149/b maddeleri, "ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini" düzenlemekte olup, bu hükümlere göre, asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında "şekli mecburi takip arkadaşlığı" olduğundan, ipotek veren davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukukî yararı bulunduğu-
İtirazın iptali davası-
Dava, İİK'nun 72. maddesine dayalı menfi tespit davası olup, mahkemece HUMK'nun 74. maddesi de gözetilerek taleple bağlılık kuralı çerçevesinde davacının borçlu bulunmadığı miktar tespit edilerek hüküm altına alınması gerekeceği-
Üzerinde baskı tarihi yer alacak olan çeklerin üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren 5 yıl içinde ibraz edilmemesi halinde, bankaların o çeke ilişkin kanuni ödeme sorumluluğunun sona ereceği- Sözleşmede davacı bankanın çek depo talebinde bulunabilmesi için net ve açık bir şekilde “çek depo talebi” yazılmamış olduğu, çeklerin de 3167 sayılı kanunun 14.12.2009 tarihinde kabul edilen 5941 sayılı yeni çek kanunu (2009) ile yürürlükten kaldırılan ve aradan 9 yıl gibi bir zaman geçmesi nedeniyle talep edilmemiş olması açıklamalarında da KAYIP yazılı olması nedeniyle davacı bankanın çek depo talebinde bulunamayacağı-
Davaya konu kira sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzası bulunan davalı kefilin kira borcundan sorumlu tutulabilmesi için, sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil sıfatıyla yükümlülük altına girdiğini belirten bir ifadenin kendi el yazısı ile sözleşmede yer alması gerektiğinden bu şartları taşımayan kefalet sözleşmesi nedeniyle davalı kefilin borcundan sorumlu tutulamayacağı-
Alacağın rehinle temin edilmesi hâlinde borçlu hakkında ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği fakat aleyhine ihtiyati haciz istenen kişinin müteselsil kefil olması durumunda alacak ipotekle temin edilmiş olsa bile aleyhine ihtiyati haciz istenmesine bir engel bulunmadığı- İpoteğin müteselsil kefaletin teminatı olarak düzenlenmesi durumunda müteselsil kefil hakkında ihtiyati haciz istenemeyeceği-
Davacının murisinin 3. kişi sıfatıyla dava dışı borçlu ile davalı bankanın akdettiği kredi sözleşmesinin teminatı olmak üzere taşınmazına tesis ettiği ipoteğin fekkine ilişkin davada, sözleşmede davacının murisinin kefaletinin de bulunduğu halde, bu sözleşmeden dolayı davalı bankanın bir alacağının bulunmadığı davalı yanın da kabulünde olup, mahkemece uyuşmazlığın davacının murisinin kefaletinden değil, teminat olarak tesis ettiği ipotekten kaynaklandığı gözetilerek ve ayrıca bozma kapsamı da dikkate alınarak, ipoteğin teminat fonksiyonunun devam edip etmediği yönü üzerinde durularak bir karar verilmesi gerekirken uyuşmazlık konusu olmayan davalı yanın da kabulünde olan davacının murisinin kefaletinin irdelenmesinin isabetsiz olduğu- “Geçmişe etkili olmama kuralı” uyarınca somut olayda 6098 s. TBK.'nun zaman itibariyle uygulanma olanağı bulunmadığı-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.