Davacının ceza dosyasına dayanmış olması ve delillerinin ceza dosyasında bulunduğu dikkate alınarak; kredi sözleşmesi, ödeme belgeleri, hesap ekstreleri ve dava konusu krediye ait tüm belgelerin aslı veya onaylı örnekleri getirtilerek delillerin toplanması, gerektiğinde bilirkişi incelemesi de yapılarak ödenmeyen kredi borcu taksitlerinin tahsili için başlattığı takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada karar verilmesi gerektiği-
Müşterek borçlu ve müteselsil kefil esnaf olduğundan, kefaletin geçerli olması için eş rızasının aranmayacağı- Kefil yönünden kefalete yönelik bir ipotek de bulunmadığından kefil bakımından ihtiyati haciz isteminin kabulü gerekeceği-
Mahkemece, takip konusu borç miktarındaki çelişki giderilmeden karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı, TBK mad. 113 uyarınca öncelikle aynen ifa mümkün olmadığı takdirde nama ifa istemine ilişkin olup, dava tarihindeki harca esas değer de dikkate alındığında uyuşmazlığın Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği dikkate alınarak HMK mad. 114/1-c ve 115 uyarınca görev şartı yokluğu nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Taşınmazı devreden ipotek verenin asaleten imzaladığı kredi sözleşmesinden doğan borcu yanında kefaleten imzaladığı kredi sözleşmesindeki borç da ipotekle temin edildiğinden ve ipotekli taşınmazı satın alan şikayetçi de halefiyet nedeniyle sorumlu olduğundan bu şekilde yapılan tüm borçlanmalar son bulmadıkça takibin iptal edilmesinin doğru olmayacağı-
Borçlunun «borcun itfa edildiğine» dair icra mahkemesine (tetkik merciine) sunduğu âdi belge altındaki imzanın alacaklı tarafından inkar edilmesi halinde, mahkemece imza incelemesi yaptırılamayacağı–
Asıl borçlunun ödemediği borçtan, diğer davalıların da sözleşmelerde kefaletleri nedeniyle asıl borçlunun borcu kadar sorumlu oldukları-
Davacının şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra asıl borçlu şirkete yeni bir müdür seçilmiş olsa da davacının müdürlük görevinin sona erdiğine dair bir karar alınmadığı dikkate alındığında, Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca davacının kanuni temsilciliğinin 11/09/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile devam edip etmediği hususu açıklığa kavuşturularak, davacıdan ödeme emri ile tahsili cihetine gidilen amme alacağının usulüne uygun olarak kesinleşip kesinleşmediği ve asıl amme alacağının borçlu şirketten tahsilinin olanaksız hale gelip gelmediği hususunda bir inceleme ve değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerektiği-
Uyuşmazlık Banka Kredi Kartı Sözleşmesinden kaynaklandığına ve dava da banka tarafından açıldığına göre, uyuşmazlığın genel mahkemelerde çözümlenmesi gerektiğinden bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken tüketici mahkemesi sıfatıyla davaya bakılıp, yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
Red edilen asıl alacak üzerinden talep doğrultusunda davalı lehine inkar tazminatına karar verilmesi gerekeceği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.