İtirazın iptali davası-
Davacının belirsiz alacak davasının bir türü olan kısmi eda külli tespit talepli olarak dava açtığı, bilirkişi raporundan sonra belirlenen alacakları tamamlama dilekçesi ile belirli hale getirdiği, talepler belirli hale getirilerek tamamlanabilir dava şartı olan hukuki yarar gerçekleştiğinden, mahkemece yapılacak işin, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağı talepleri hakkında esastan karar vermek olduğu, mahkemece, kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağının belirsiz alacak davası açılamayacağı, davacının hukuki menfaati bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
22. HD. 04.10.2018 T. E: 2017/30349, K: 21096-
8. HD. 01.04.2019 T. E: 2016/2480, K: 3492-
Kesin hüküm itirazının, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği ve mahkemenin de; (Yargıtay’ın da) davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hükümden (dava şartı yokluğundan) reddetmesinin gerekeceği, yine kesin hüküm itirazının, mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi, ilk defa Yargıtay’da (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) da, dahası bozmadan sonra da ileri sürülebileceği, bu bakımdan usuli kazanılmış hakkın istisnası olduğu ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir tesire haiz olduğu-
Konkordato istemine lişkin davada, davacının ön projenin gerçekleşmesi için öngördüğü kaynakların; alacakların tahsili, faaliyet kârı ve taşınmaz satışı olarak belirlendiği, ticari alacakların tahsili ile taşınmaz satışının belirli ve gerçek birer kaynak oldukları belirgin olmakla birlikte geçici mühlet içerisinde gerçekleşen aylık faaliyet kârı miktarı, arz talep dengesi, ön projede öngörülen kur, maliyet ve diğer ekonomik değerlerin kesinlik içermeyip değişkenlik göstermesi dikkate alındığında faaliyet kârının gerçekleşme ihtimali bulunmadığına dair mahkeme gerekçesinde yapılan değerlendirmelerin yerinde olduğu, projenin uygulanma ihtimalinin bulunmadığı, geçici komiser raporundaki konkordato projesinin gerçekleşme ihtimalinin bulunduğu yönündeki değerlendirmenin dosya kapsamı ile uyumsuz olduğu kanaatine varılmakla ve İİK.'nun 292. maddesinde sayılı şartların gerçekleştiği anlaşıldığından davacının istinaf istemlerinin yerinde olmadığı kanaatine varıldığı-
İhalenin gerçekleşmesinden sonra yapılan “KDV ödemesinin iadesi” talepleri hakkında, vergi mahkemelerinin görevli olduğu- Mahkemece yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının, istinaf başvurusu üzerine de Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
İstanbul 13 Asliye Ticaret Mahkemesi'nin kararında, 3 adet hisse senedinin davalıya teslim edildiği ve dava tarihi itibariyle temettü alacağının kalmadığı hüküm altına alındığından ve işbu dosyada ise anılan dava tarihinden sonraya ilişkin temettü alacağı da talep edildiğinden dava konuları farklı olup mahkemece, söz konusu hisse senetleri yönünden önceki kararın kesin hüküm teşkil etmediğinin kabulü ile işin esasına girilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun davacı banka ile yapılan sözleşmede kefil olduğu, tacir sıfatını taşımadığı, bu nedenle sözleşmedeki yetki kuralının borçlu hakkında geçersiz olduğu, borçlu tacir sıfatını taşısa idi dahi borçlu ile yapılan yetki sözleşmesinin sözleşmenin tarafı olmayan diğer iki davalı hakkında hüküm doğurmasının düşünülemeyeceği, birden fazla davalının yer aldığı davalarda davanın davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkemede bakılması gerektiği-
Paydaşlardan birisinin payının satılarak paydaşlıktan çıkarılma-sının ancak o paydaşın diğer paydaşların tümüne ya da bir kısmına karşı olan yükümlülüklerini ağır surette ihlal edip, müşterek mülkiyet ilişki-sinin devam etmesini çekilmez duruma getirmesi hâlinde mümkün ola-bileceği -

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.