İhale edilen miktarın ihale bedelinin muhammen bedelin % 50'si ile bu taşınmaza isabet eden satış masraflarını karşıladığı görüldüğünden, borçlu ....... Ltd. Şti. yönünden bu taşınmaza ilişkin ihalenin feshi isteminin de reddi yerine kabulü yönünde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu- Şikayetçilere yapılan satış ilanı tebliğ işlemleri usulüne uygun olduğu halde ayrıca ilgililere tebliği gerekmeyen .............. tarihli düzeltme ilanı tebliğ işlemlerinin usulsüz olduğu gerekçesi ile bu iki şikayetçi yönünden ............. tarihli ihalelerin feshine karar verilmesinin doğru olmadığı-
4. HD. 24.05.2023 T. E: 2022/2622, K: 6940
Eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye hak ediş bedeli alacağına ilişkin itirazın iptali istemine ilişkin uyuşmazlıkta; bölge adliye mahkemesince davalı vekilinin istinaf dilekçesinde işlemiş faiz yönünden itirazının bulunmadığı gerekçesiyle bu iddiasını değerlendirmemiş ise de, davalı vekilinin istinaf dilekçesinde işlemiş faiz yönünden itirazının bulunduğu, bu faiz yönünden yapılan temyiz itirazı incelendiğinde, davalı tarafın davacı tarafa bakiye iş bedeli alacağı yönünden ihtarname gönderdiği ve davalı tarafın temerrüde düşmüş olduğu, asıl alacağa işlemiş faiz yönünden hesaplama yapılırken davalının temerrüde düştüğü tarih ile takip tarihi arasında hesaplama yapılması gerekirken, temerrüde düşürülme tarihi dikkate alınmadan hüküm verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
Bir davaya hangi yargı kolunda bakılacağı konusunun dava şartı olduğu, dava şartının yargılamanın her aşamasında (ilk derece ve istinaf mahkemeleri ile Yargıtayca) re'sen dikkate alınacağı, bu nedenle ilk derece mahkemesinin karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin ceza-i şartlara ilişkin uyuşmazlıkların idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yukarıda izah edilen Kanun değişikliği kapsamında uyuşmazlık konusu davanın çözümünün idari yargının görev alanına girdiği gözetilerek, 6100 sayılı HMK'nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan "yargı yolunun caiz olmaması" nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davada, davacının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış bulunmasına göre, mahkemece yapılacak iş; Türk Medeni Kanununun 405. ve Hukuk Muhakemeleri Kanununun 56/1. maddeleri uyarınca davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse Türk Medeni Kanununun 462/8. maddesi uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerekeceği-
3. HD. 12.09.2018 T. E: 2016/21418, K: 8458-
Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunmadığı gibi taşınmaz ve muhdesatın kamulaştırmaya konu olmadığı anlaşıldığından, davacının muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Kredi sözleşmesine istinaden yapılan kesintilerin istirdadı istemi-
Murisin ölüm tarihine göre taşınmazın miras bırakanın terekesine dahil olduğu, TMK.nun 640/2 ve 702/2 maddelerine göre, mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip oldukları ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri, elbirliği mülkiyeti devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliği ile karar vermelerinin gerekeceği, dava açmak da tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin terekeye dahil bir malın tapusunun iptaline ve kendi adına tescili isteğine ilişkin dava açması mümkün olmadığı gibi bu yönde bir davaya diğer mirasçıların oluru ile devam edilmesinin de mümkün olmadığı-
Taraflar duruşmaya çağrılmadan, bir başka deyişle taraf teşkili sağlanmadan hüküm verilememesinin, Anayasa’nın 36. maddesi ile düzenlenen "iddia ve savunma hakkının kullanmasına imkan tanınması ilkesi"nin doğal bir sonucu olduğu, gerçekten de savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile HMK.nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesinin mümkün bulunmadığı, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağının, gerek öğreti, gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edildiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.