Yolsuz tescil hukuksal nedeniyle tapu iptali ve tescil istemiyle açılan davada yerel mahkemece Özel Dairenin bozma ilamına uyularak "protokol ve 26 adet senet için davacının ibra ettiği senetlerin karşılıksız kaldığının kararlaştırıldığı, yine protokol hükümlerine davalı vekili tarafından itiraz edilmediği, bu itibarla senetlerin davacıya işlem yapılmadan iade edilmesi gerektiği halde, iade edilmeyerek takibe konulduğu ve dava konusu payın bu nedenle ihalesi ile davalı şirkete satıldığı, ihalenin hükümsüz senetlere dayandığı, dolayısıyla tescilin yolsuz olduğu" belirtilerek verilen davanın kabulüne dair verilen üçüncü karar, Özel Dairece "ibranamenin aslının bulunmadığı, fotokopi belgeye dayanılarak davacının ibra edildiğinin kabul edilemeyeceği, bozma kararının sonradan ortaya çıkan duruma göre, maddi hataya dayalı olduğu ve davada dayanılan çekişme konusu taşınmazın sicil kaydının oluşumunun TMK'nın 1025. maddesinde öngörülen yolsuz tescile dayalı olduğunun söylenemeyeceği, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle bozulmuş, dahili davacılar vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Özel Dairece verilen karar ile HMK. mad. 125/1 , dava açıldıktan sonra davalının dava konusunu, bir başka şirkete sattığı, bu nedenle davacı tarafa seçimlik hakkının hatırlatılmasının gerektiği açıklanmak suretiyle Dairenin kararının kaldırılmasına ve hükmün bu yönden bozulmasına karar verilmiş olup, dahili davacılar vekilince karar düzeltme talep edilen üçüncü kararın, Özel Dairece önceki bozmayı ortadan kaldıracak nitelikte olmayıp, dava konusunun devri ve taraf değişikliğinin hatırlatılması yönünde olduğu ve bu durumda, yerel mahkemece verilen üçüncü kararın temyizen inceleme görevinin, Hukuk Genel Kurulu’na ait değil Özel Daireye ait olduğu-
8. HD. 16.01.2018 T. E: 2017/7634, K: 472-
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taraflar arasında takip dayanağı senedin faktoring sözleşmesi kapsamında alındığının alacaklının kabulünde olduğu, 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun 9. maddesi ve yönetmeliğin 8. maddesince, alacaklı faktoring şirketinin bono yönünden yetkili hamil olduğunu fatura ile tevsik etmesi gerektiğinin düzenlenmesi gerektiği, alacaklı tarafından bonoya yönelik bir fatura sunulmadığından, İİK. 170/a uyarınca 'takibin iptaline' karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı-
İtirazın iptali davasının görülebilmesi için süresinde ve usulüne uygun olarak yapılan bir itirazın olması gerektiği- Davalı borçluya ödeme emrinin 23.01.2013' de tebliğ edilmiş olduğu, icra müdürlüğünün itiraz dilekçesini havale tarihinin ise 01.02.2013 olup 7 günlük yasal süresi içinde verilmediğinden, mahkemece re' sen dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
İİK 277 vd.na dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemi- Davalı üçüncü kişinin "borçluyu tanıdığı, arkadaşı olduğu, onun zor durumda olması nedeniyle evinde bulunan paraları verdiğini" beyan etmesi karşısında, tanışıklık ispatlanıp İİK m. 280 şartları oluştuğu- Bononun her zaman düzenlenen ve istenilen tarihte vade konulmasınun mümkün olduğu, davalılar arasında bono tanzimi ve icra takip işlemlerinin davacının alacağını etkisiz hale bırakmaya yönelik muvazaalı olduğu-
Davacının kooperatifin ihyasını talep etmekte hukuki yararının bulunduğu, ilk derece mahkemesi gerekçelerinin yeterli ve istinaf sebeplerini de karşılar nitelikte olduğu, hükümde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, davanın sonuçları arasında, o davada hükmedilebilecek alacak için girişilecek takipler, o takipler sebebi ile açılabilecek tasarrufun iptali, istihkak ve muvazaa davalarının da olduğu, bu kapsamda istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı-
Uyuşmazlık, davalı Şirketler arasındaki hukuki ilişkinin niteliği ve buna bağlı olarak davacının fark alacaklara hak kazanıp kazanmadığı hususlarına ilişkindir...
Davacı tarafından borçlu hakkında takip işlemi yapılmış olmasına, davacının davalı borçlunun adına kayıtlı dava konusu taşınmazlardaki hissesi ile miras paylarını çocukları olan diğer davalılara devretmesine, davalı tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin İİK 265. maddesinde belirtilen sebeplerden olmamasına ,tasarrufun iptali davasının ön koşullarının oluşup oluşmadığı hususunun mahkemece yapılacak yargılamada sırasında değerlendirilmesi gereken hususlardan olup davanın esasını ilgilendirmesine, davalılar arsındaki akrabalık nazara alındığında İİK 281/2 ve devamı maddesindeki ihtiyati haciz şartlarının somut olayda bulunduğuna göre, dosya kapsamına, dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlara, yasal gerektirici nedenlere göre mahkemesince ihtiyati haciz kabul kararına yönelik olarak yapılan itirazın reddine ilişkin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu- Öte yandan davalılar vekili teminatın düşük olduğunu, icra takibinin 275.239,88 TL miktar ile açıldığını, bu miktar üzerinden teminat alınması gerektiğini ileri sürmüş ise de, eldeki dosyada davacı alacak miktarını 10.000,00 TL olarak belirtilmiş ve mahkemesince bu miktar üzerinden %15 tutarında teminat alınmıştır. Söz konusu teminat davanın kısmi dava olarak açılıp, bu aşamadaki değerine göre yerinde olmakla birlikte ileride dava değerinin arttırılması ile birlikte teminat miktarının da arttırılması mümkün olduğundan bu aşamada teminata ilişkin yapılan istinaf talebinin de reddi gerektiği-
Elektrik verilmemesi nedeniyle maddi ve manevi tazminat, elektrik mevzuatı çerçevesinde ödenmeyen tazminat ve ortak kullanım haline gelen hat bedelinin alınmasına dair alacak istemine ilişkin davada zamanaşımı def'inin taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması ve somut olaya haksız fiil zamanaşımı süresinin uygulanması mümkün bulunmadığı- Özel hat sahibi kişinin elektriğin kesilmesi ile ilgili oluşan zararlardan davalı ... A.Ş. (...)'ın tam kusurlu olduğu, VOLVO EC480DL marka 2011 model hidrolik ekskavatöre montajı yapılan 260 kW gücündeki motorun 2014-2015-2016-2017 yılarında elektrik kesintisi olmasa idi elektrikle çalışması halinde harcama gideri, söz konusu yıllarda elektrik kesintisinden dolayı mazotla ile çalışması nedeniyle oluşan zararın, davacı firmanın fazladan yakıt bedel ödediğinin belirtildiği, davacı vekilinin ıslah dilekçesiyle ; fazlaya ilişkin hakları ve eksik belirlenen haklarına yönelik temyiz hakkı saklı kalmak kaydıyla 460.573,66 TL maddi tazminat alacağı talebinde bulunduğu, meydana geldiği iddia edilen zarara davalının sebebiyet verdiği ve mahkememizce de hükme esas alınan 16/04/2024 tarihli heyet raporunda belirtildiği üzere özel hat sahibi kişinin elektriğin kesilmesi ile ilgili oluşan zararlardan davalı şirketin tam kusurlu olduğu kanaatine varılmış olup, taleple bağlı kalınarak, davacının elektrik tesisattan yararlanamaması ve bu nedenle ikame enerji kullanımı nedeniyle uğramış olduğu zararın ihbar tarihi olarak kabul edilerek, 16/09/2014 tarihinden itibaren 16/09/2014 tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği- Davacının diğer taleplerinden biri olan söz konusu enerji olmaması nedeniyle alçı üretimi yapamadığı, bunu farklı bir firmadan temin ettiği ve bundan dolayı zarar gördüğü iddiası ise; dosya içerisinde somut zararını gösterir evrağın bulunmaması, hesaplamaya yeterli birimlerin ve ölçümlerin yapılamaması nedeniyle somut olarak ispatlanamadığından mahkememizce reddine karar verilmesi gerektiği- Enerji nakil hatlarını yatırmasına rağmen söz konusu hatlardan istifade edemediği ve bunların masraflarını kendisinin verdiğini ve bu nedenle zarara ujğradğı iddiası ise ; bilirkişinin mahkememize vermiş olduğu rapordaki teknik açıklamada, davacının talep edebileceği zararı zamana yayması gerektiği, hesaplanan zararın ise henüz muaccel olmadığı belirtildiğinden davacının bu talebinin de reddine karar verilmesi gerektiği- Davacının söz konusu elektrik alamamasından kaynaklanan manevi zarar talebine ilişkin yapılan değerlendirmede, söz konusu elektriği alamaması nedeniyle üretimin durmamış olmadığı, sadece üretimde maliyete daha fazla zarara uğradığı, zaten söz konusu davanın bu zararın tazmini için açıldığı, her iki tarafından tüzel kişi olduğu da dikkate alındığında, davacının manevi tazminatın oluşmadığı kanaatine varıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Uygulanmakta olan bir toplu iş sözleşmesinin yorumundan doğan uyuşmazlıklarda sözleşmenin taraflarınca dava açılabileceği, mahkemenin en geç iki ay içinde karar vereceği, kararın temyiz edilmesi hâlinde Yargıtay’ın uyuşmazlığı iki ay içinde kesin olarak karara bağlayacağı-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.