İtirazın iptali davası bozma kararına uyularak-
Kira alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin davada; davalı Üniversite 2547 Sayılı Yasa’ nın 56/b maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu halde harçla yükümlü tutulmasının doğru olmadığı-
Dava bir miktar para alacağına ilişkindir. Davalı borçlu tarafından icra takibine yetki ve borç bakımından itiraz edilmiş ise de, yargılama aşamasında davalı vekili tarafından sunulan cevap dilekçesinde, taraflar arasında bazı ticari alışverişlerin gerçekleştiği, alınan malların karşılığı olan borcun ifa edildiği, borç ilişkisinin sona erdiği belirtilerek akdi ilişki inkâr edilmemiş, tam tersine akdi ilişki kabul edilmiştir. Hal böyle olunca, BK.’ nun 73. HMK’ nun(HUMK’ nun) 10. ve İİK.’nun 50. maddeleri uyarınca alacaklı davacının ikametgâhındaki icra dairesinin de yetkili olduğu gözetilerek işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bozulmasına neden olacağı-
İtirazın iptali davalarında borçlu, icra takibinde yaptığı itiraz sebepleri ile bağlı olmayıp yeni itiraz sebepleri de ileri sürebilir. Kira ödemelerine ilişkin olarak banka dekontlarındaki ödeme miktarları ile ait olduğu belirtilen ayların kira miktarları arasında tam bir uyum bulunmadığından bu konuda taraflar isticvap edilerek açıklayıcı bilgi alınmalı; yapılan fazla ödeme varsa dava konusu aylara mahsup edilmelidir. Davalının süresinde olmayan ve takas def’ini içeren cevap dilekçesine karşı davacı, savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olduğunu öne sürmediğine; davalı icra takibine itirazında da depozitonun takas edildiğini açıkça bildirdiğine göre, bu savunmanın üzerinde durulması gerekeceği-
Kira sözleşmesinden kaynaklanan davacı alacaklının 2009 yılı Aralık ayı hak edişinden davalı kiracının sözleşmenin ilgili hükmü gereği kestiği cezanın tahsiline ilişkin icra takibine karşı yapılan vaki itirazın iptali istemi-
İtirazın iptali davası-
Sözleşmenin kurulmasına yönelik bir unsur olan vade farkının , ifa aşaması ile ilgili olağan (mutad) unsurları taşıyan fatura kapsamına alınmasının, ifa aşamasında ileri sürülse bile sözleşmeyi değiştiren ve karşı tarafın durumunu ağırlaştıran nitelik taşıdığından, faturanın olağan (mutad) unsurlarından birisi olduğunun kabulünün olanaklı olmayacağı, ayrıca, fatura bir sözleşme olmadığı gibi, faturanın olağan (mutad) unsurlarından olmayan vade farkına ilişkin kayda itiraz edilmemiş olmasının da faturayı sözleşme haline getirmeyeceği, bu nedenle; davacının, vade farkı talebi açısından Türk Ticaret Kanunu’nun 23/2 maddesindeki [şimdi; Yeni TTK. mad. 21/(2)] “sekiz gün içinde itiraz edilmemesi halinde bu durumun sadece fatura münderecatının kesinleşmesi sonucunu doğurup vade farkının davalı yanca kabul edildiği ve istenebileceği anlamına gelmeyeceğine” ilişkin karineden yararlanamayacağı-
Uyuşmazlık, davacının davalıdan takip konusu faturaya dayalı olarak alacaklı olup olmadığında ilişkindir...
Somut olayda hasar talebi maddi hasarlı trafik kazasından kaynaklansa da, zararda suç teşkil eden eylemin TCK’nun 179. maddesinde öngörülen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu oluşturduğu ve takibe bağlı alacağın tabi olduğu zamanaşımı süresinin bu maddede öngörülen suç nedeniyle sekiz yıl olduğu, ceza zamanaşımı süresi dolmadığından davanın da zamanaşımına uğramadığı, mahkemece zamanaşımına ilişkin kurallar yerine hak düşürücü süreye ilişkin açıklamalar yapılmak suretiyle esasa yönelik olarak karar verilmiş olması doğru değil ise de; ceza zamanaşımı süresinin dolmadığı dikkate alındığında netice olarak esas yönünden inceleme yapılmasının doğru olduğu- Somut olay bakımından itiraz ile takip durduğundan zamanaşımı süresinin de durmuş olduğunun kabulünün gerektiği, eş söyleyişle borçlunun itirazı ile itirazın iptali davası arasında iki yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğinin kabulü ile alacaklıya tanınan bir yıllık hak düşürücü sürede itirazın iptali dava açma hakkını ortadan kaldırdığından bu süre içinde zamanaşımının işlemeyeceğinden direnme kararının bu gerekçelerle uygun bulunmasına karar verilmesi gerektiği yönünde görüşler ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğunca benimsenmediği-
Havale evraklarında açıklama da bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişse de, davalı borçlunun borç aldığını ikrar etmiş olduğu kolluktaki ifade zaptı değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği-

İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.