Haczin kaldırılmasına ilişkin icra mahkemesi kararlarının kesinleşmeden infaz edileceği- Daha önce haciz kabil olmayan bir malın, daha sonra durum ve şartların değişmiş olması hâlinde haczi kabil hâle gelebileceği- Alacaklı vekili "borçlu belediyeye ait haciz talep ettiği araçların belediye meclis kararı ile fiilen kamu hizmetinde kullanılma durumunun ortadan kalktığını" ileri sürdüğünden, mahkemece bu husus değerlendirilerek, icra müdürlüğünün haciz talebinin reddine ilişkin kararının yerinde olup olmadığının incelenmesi gerektiği-
Tapu iptal ve tescil istemi-
Somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davalı yüklenici tacir olup, arsa sahibi davacının tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 sayılı TTK'nın 4/1. maddesinde belirtilen nispi ticari dava olmadığı, aynı maddede TBK'nın 470 vd. maddelerine atıf yapılmadığından, davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı, buna göre Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
Mahkemelerin aynı konuda, aynı dava sebebine dayanarak, aynı taraflar hakkında yeniden inceleme yapamayacakları-
Belediyelerin İller Bankası payı, vergi, resim ve harçları, cenaze arabası, çöp arabası, ambulans, otobüs ve itfaiye aracı gibi niteliği gereği kendiliğinden kamuya tahsisli mallarının haczi halinde şikayetin kamu düzeni ile ilgili sayılacağı-
«Gizli bir derneğin üyeler listesini yayınlama»nın, kişilik haklarına saldırı niteliğini taşıyacağı–
Davalının adresine gidildiğinde komşudan davalının burada oturup oturmadığı veya bu adreste ise tebligat saaatinde nerede olduğu hususunda araştırma yapılmadığı, bu hususta kimsenin beyanının alınmadan tebliğ evrakının muhtara bırakıldığı anlaşıldığından tebligatın usülsüz olduğu-Kesin hüküm için; her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması; müddeabihin ve dava sebebinin aynı olması gerektiği- Dava sebebi, hukuki sebep olmadığı; davacının davasını dayandırdığı vakıalar olduğu-
Davanın, su tüketim bedeli miktarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olduğu- Mahkemece, hem delil tespit raporu hem de yargılama sırasında alınan her iki bilirkişi raporunu göz önünde bulundurulmuş ve son tarihli rapor hükme esas almış ise de karar, "yargılamada alınan iki bilirkişi raporunun birbiriyle çeliştiği, çelişki giderilmeden hüküm kurulamayacağı" gerekçesiyle bozulmuş; Özel Daire ve Mahkeme arasındaki uyuşmazlığın da bu yönde bir eksik incelemenin varlığından söz edilip edilemeyeceği hususundan doğduğu- Mahkemenin hükme esas aldığı son tarihli rapor objektif kriterlere dayandığı gibi, somut olayın özellikleri dikkate alınarak hayatın olağan akışı çerçevesinde yapılan değerlendirme sonunda tespit raporuyla benzer sonuca ulaşıldığı anlaşıldığından yeniden bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek bulunmadığı-
“Sahipsiz mallar”dan iken, daha sonra hazine adına tescil edilen taşınmazı haksız olarak işgal eden kişi aleyhine, tescilden önceki dönem için de ecrimisile hükmedilmesi gerekeceği-
Davacı işçinin, HM. mad. 106 kapsamında davalı işveren tarafından yapılan görevlendirmenin "esaslı değişiklik" olduğunun tespitine ilişkin dava açmasında hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunduğu- "İş Kanunu’nun 22. maddesinde çalışma koşullarında değişiklik hâlinde başvurulacak hukukî yolların açıklandığı, maddede belirtilen şekilde açılacak eda davalarında iş sözleşmesinde yapılan değişikliğin esaslı değişiklik olup olmadığı hususunun öncelikle tespit edileceği, bu nedenle davacının beklediği hukukî korumayı ancak eda davası açarak sağlayabileceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İpucu: Bu sayfada "etiketlenmiş" içerikleri görüntülemektesiniz. Arama sonucu sayfasında daha fazla sonuca erişebilirsiniz. İlgili kavramı tüm sitede aratmak ve bu sonuçları görüntülemek için lütfen tıklayın.